6.Gün Rotası |
Otelin mini garajında hazırlık |
Akşam sahilde gezerken aynı yoldan dönmeyelim dedik. Dolayısıyla dönüşü o güzel sahil yolundan değil, dağlardan yapacağız. Otobana hiç girmeden yayla yollarına gireceğiz. Hava sıcak, bakalım ne kadar etkileyecek?
Garajımıza girip eşyalarımızı yerleştiriyoruz, garajın önüne biri park etmiş, rica edip çektiriyoruz. Daha sonra önce Zadar merkez, daha sonra tren yolunun karşısından köy yollarına sapıyoruz. Önce 30 dakika kadar Garmin kendine gelmiyor. Mahalle aralarında bizi güzelce gezdiriyor. Daha sonra bir rotaya bağlanıp gidiyoruz. Trafiğin olmadığı, güzel bir köy yolu. Trio'nun en önemli kurallarından biri geçtiği yoldan tekrar geçmemek. Bu da bizi hep yeni yol ve rotalara götürüyor.
Yavaş yavaş tırmanmaya başlıyoruz. Önce Gracac diye bir kasabaya daha sonra Bosansko Grahovo diye bir şehre uğruyoruz. Küçük güzel köyler. Hızımız sahile göre daha az ama trafik hiç durmadığından daha iyi gidiyoruz. Bugün çok kullanmalıyız.
İngiliz Moğolistan Grubu |
Daha sonra bir grup motorcu bizim benzincide mola verdiler. İngiliz bir grup yaklaşık 8 kişiler. 9 kişi de öndeymiş. Londra'dan Moğolistan'a gidiyorlarmış Yaklaşık 9 hafta süreceğini söylediler. Bir minibüs de onları takip ediyormuş. Motorlar japon enduroları. Tabii BMW gibi komplike aletler arıza yapınca illa servise götürmen gerekiyor. Halbuki Yamaha'nın her şeyi basit ve kolayca müdahale edilebilir. Bize Türkiye yollarını soruyorlar. İstanbul'da çok dikkatli olmaları gerektiğini söylüyoruz. Genelde emekli grubu gibiydi. Rehberleri hariç pek genç insan yoktu. İngiltere- Ulan Batur nerden baksan 13-15 bin km yapar. Bu adamlar gerçekten çok dayanıklı ve zamanları çok. Veda edip yola devam ediyoruz.
İngiltere-Mogolistan 13 bin km |
Hırvat kafa iyi bizimkilerle poz veriyor |
Bir aşamadan sonra dağları aşıp artık yaylalara geldiğimizi anlıyoruz, bitki örtüsü seyreliyor. Etraf geniş meralar, yayla evleri, hayvan sürüleri ile doluyor. Bazı yerler ne kadar düz, burası İsviçre Alpleri gibi güzel ve etkileyici yerler. Bitki örtüsü ve binalaşma uyumla yapılmış. Bu avrupalıların en fakirleri dahi çevreyi koruma ve dokuya uygun binalaşma konusunda bizden ne kadar öndeler? Aramızda sanki 100 yıl var gibi. Bizim yaylaların hali ortada. Her neyse...
Yaylalarda ayakta kullanmak çok hoş oluyor, bazı yolların asfaltı bozulmuş, özellikle bozuk yolda ayakta kullanmak çok zevkli. Otur otur nereye kadar, hem fazlası zararlı...
Etrafa baka baka, sohbet ede ede, 3,5 saattir yolda olduğumuzun farkına varamadık. 220 km yol yapmışız. Dağlardan inişe başladığımızda artık biraz yorulduğumuzu ve acıktığımızı hatırlıyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki ilk durakta mola kararı arıyoruz. Önce Ljubunćic diye bir köy geliyor bakıyoruz çok duracak bir yer yok. Devam ediyoruz 7 km sonra dağların başında Livno diye bir şehre giriyoruz.
Hoş güzel bir Bosna şehri, aslında şehir demek için biraz fazla küçük ilçe gibi tam ortasından Saraybosna'ya geçen ana yol şehri bölüyor. Yol boyunca güzel evler var. Ortada şehre göre büyük, bize göre küçük bir meydan. Bayraklar asılmış, hem bosna hem de hırvat bayrakları. Yolun karşısında bir okul ya da üniversite var. Biz motorları bir restaurantın önüne parkettiğimizde okulun çıkış saatiydi galiba. Bir anda bir sürü manken gibi kız ve erkekler önümüzden geçti. Boylu poslu, fiziken oldukça düzgün bu kadar çok insanı birarada görmek bizi şaşırttı. Ne kadar uzun, fiziken çok düzgün ayrıca çok güler yüzlüler. Dağların başında defile gösterisi gibi...
Livno |
Boşnak Camisi ve türbe |
Jablanico Gölü |
Jablanico gölü tepeden görünüm |
Göl boyunca ilerliyoruz, sıra sıra tünelleri ve sağlı sollu köyleri geçiyoruz. Bir yerden sonra iniş bitiyor tekrar tırmanıyoruz. Birazcık susadık, Jablanica adlı bir kasabada mola veriyoruz. Yolun kenarında bir cafede durduk. Hemen arkası güzel bir park. Çocuklar oyun oynuyorlar, bize el sallıyorlar. Yoldan annesiyle geçen bir çocuk motorlara ilgi gösteriyor, annesinden alıp, motora bindirip bir foto çekiyorum. Parkın etrafında yürürken arkada türk mimarisiyle yapılmış bir cami dikkatimizi çekti. Yanına kadar gidip fotoğraf çektirdik. Kocaeli Belediyesi yardımlarıyla yapılmış
bir camiiymiş. Çocuklar avlusunda oyun oynuyorlar.
Tarık Hodzić ve Trio |
Çok güzel, anılarda yaşayacak bir gün oldu...
No comments:
Post a Comment