Friday, May 02, 2014

TRIO 2014 BALKANLAR TURU 1. GÜN İSTANBUL SOFYA 580 KM

TUR BAŞLASIN!

Sonunda yola çıkmak için hertürlü hazırlığımızı yaptık. Cuma sabahı erkenden yola çıkıp trafiğe kalmadan Edirne gişelerinden çıkacağız. Saat 08:00 de gişelerde buluşalım diye sözleştik. Aslında Halil'in bu sabah dersi vardı ancak bir şekilde gitmeden halledecek.
1. Gün Rotası
Evdekilere veda edip sabah 07.:00 gibi çıktım. Eşimi, çocuklarımı öpüp çıkmak her tur öncesi beni çok duygusallaştırır. Yine duygulanıp çıkıyorum yola...

Edirne Gişelerinde Halil'i bekliyoruz
FSM köprüsü yolunda Ahmet'le karşılaştık, hava hafif çiseliyor. Yağmurluğumu giyip, selamlaşıp yola devam ediyoruz. Yağmur ve trafikte dikkatlice sürerek köprüden geçiyoruz, gişelere kadar muhabbet ede ede geldik. Gişeleri geçip sağda park ettik. Hava burada daha açık.













Biraz erken geldik galiba, bu arada yağmurluğu çıkarıp Halil'i beklemeye koyuluyoruz. İlk defa tura bu kadar yağmurlu bir havada çıkıyoruz. Yağmurlu olursa yağmurluk iyi de sıcak havada çok bunaltıyor, kesilince hemen çıkartmak durumunda kalıyoruz. Böylece bir çıkart bir giy insanı bıktırıyor. Ancak idare edeceğiz. Bu arada Ahmet'le ikimiz bir selfiye çekip whatsappdan Halil'e gönderiyoruz.


Tura çıkmak bizim için her zaman çok heyecan verici, 40 yaşında adamlar sabahın köründe top oynamaya çıkmış çocuklar gibi sevinçli ve sürekli gülüp duruyor.

Neden sonra Halil geliyor, yeni sulu GS siyle. Kim bilir çantalarını nasıl hazırladı? evini de yeni taşımıştı, bulamadığı pek çok şey olmuştur. Ben akşam pek uyuyamadım diğerlerinin de iyi uyuduklarını sanmıyorum.




Motorları çalıştırıp gazı veriyoruz. Gişelerden sonra trafik belli ölçüde devam ediyor, bu tarafa bir çok TOKİ yapıldığından eskiden olduğu gibi gişeleri geçince trafik bitmiyor. Çekmece köprülerini geçince rahatlıyoruz hatta biraz gazlayarak gidiyoruz. Çünkü gümrükte bir sürpriz olursa diye acele ediyoruz.

Yolda yağmur başlıyor, bir köprünün altında yağmurlukları giyiyoruz. Halil giymekte zorlanıyor bu sırada yardım ediyoruz. Onun bu giyip soyunma kısmındaki sıkıntılı halini görmenizi isterdim. Sanki hayatında ilk defa yapıyormuş gibi bir bakışla tulumu giyiyor. Yağmur önce şiddetleniyor daha sonra azalıyor. Bir yerde sıkılınca durup tekrar aynı zahmetle çıkarıyoruz.
Resimde görülen uzaylı Halil yağmurluğuyla






Edirne otoyolu bizim için sıkıcı bu sebeple bazen hızlanıp bazen normal hızda kullanıyoruz. Yol boyunca bulgaristan hakkında konuştuk. Çünkü burada hız limiti ve trafik kontrolü konusunda bizi çok uyardılar. Bu sebeple hz. garmin bize bir dağ yolu çıkarsın rahat bir yoldan gidelim. Nasıl olsa sırbistana tek gümrük kapısı yoktur dedik.






Edirne'ye girdiğimizde öğlen saatleriydi, gümrükte işlerimizi halledip yola koyulduk. Bu benim bu tarafa ilk kara yolculuğum dolayısıyla neler olacak merak ediyorum. Bizim gümrük oldukça teknolojik ve gelişmiş. Tabii insanın 4-5 milyon vatandaşı avrupada yaşarsa, sistemlerini kurmak durumunda kalır. Bu bizi gururlandıyor ayrıca.

Haskovo'da ilk ucuz benzinimizi aldık. Daha sonra karnımız acıktı bir McDonald's ta durup yemek yedik. Hava oldukça bunaltıcı. Yemek yerken etrafımızda bir sürü insanın da Türkçe konuşması bizi şaşırttı halbuki hem sınıra yakın yerde bir sürü türk kökenli bulgar var hem de yolculuk yapan bir sürü türk var.
Sofya'da bir çocuk

Sıcaktan bunaldığımızı söylemiştim Saat 15:00 gibi Garmin ile anayoldan çıkıp köy yollarına dalıyoruz.  Bu gece Sofia'da kalacağız. Akşam karanlığa kadar  zamanımız var.

Genel olarak Bulgar köyleri hep birbirine benziyor. Düzenli köyler, eski binalar, binaların üstünde bulgar bayrakları, geniş tarım alanları, her taraf yemyeşil. Heryerden yeşillik fışkırıyor. Alternatif yollardan geçince keyfimiz yerine geliyor, hız limiti, trafik kontrolü yok. Henüz yüksek dağlara ulaşamıyoruz, bu sebepte etrafımızda geniş tarım arazileri var.


Güzel keyifli bir yolculukla streslerimizden kurtuluyoruz. Şimdi önümüzde güzel bir haftalık maceralarımız olacak.

Mimar Sinan'ın yaptığı Kadı Seyfullah Efendi Camisi
Saat 19:00 gibi Sofia'ya girdik. Klasik komünizm şehir mimarisi. Büyük devlet binaları, heykeller, geniş yollar. Karşımıza tarihi bir cami çıkıyor, restorasyon halinde. Etrafında park edip biraz içini geziyoruz. Bizim suriçi camilerine benziyor. Cami etrafında turist türkler ve türk kökenli bulgar müslümanlar var. Bir süre sohbet edip, fotoğraf çektiriyoruz.
Nerede kalalım diyoruz, türkler genelde princess otelde kalıyor diyorlar. Birazdan motorlara binip tarif edilen adrese doğru yola çıkıyoruz, geniş bir cadde üzerinde bir köprüyü geçiyoruz.



Yolun tam ortasında tramvay rayları geçiyor. İlerde oteli görüp önünde duruyoruz. Oldukça büyük bir bina. Fiyatını sorunca kapıdaki görevli hemen şurada yeni yapılmış bir otel var. Tavsiye ederim diyor. İki kişi yürüyerek otele gidiyoruz.















Motorları bu Bentley'in yanına parkediyoruz
Bulgaristan'da bütün önceliğimiz kapalı bir otoparkın olması. Butik otelin sahibi benim özel otoparkım var, sizi oraya alayım diyor. Oteli geziyoruz, otoparka da bakıyoruz, gerçekten güzel. Motorları alıp otelin önüne gelince, görevli araç asansörünü açıyor, asansöre motorları koyup 2 kat aşağıya iniyoruz. Kapı açılınca karşımıza muhteşem mavi bir Bentley çıkıyor. Motorları yanına parkedip incelemeye başlıyoruz. Yemekte buluşmak üzere odalarımıza yerleşiyoruz.

Akşam yürüyerek şehir merkezine gidip yemek yedik. Ortalık çok hareketliydi ancak yemekler güzel değildi. Biz de yarınki yolumuzu düşünerek erkenden otele dönüp uyuduk.



No comments:

Post a Comment