Friday, September 27, 2013

DOĞU KARADENİZ TURU 1. GÜN 185 KM

SON 50 YILIN EN İYİ HAVASI OLACAKMIŞ. VALLA ÖYLE DİYOLAR

Trio ile uzun zamandır bir doğu karadeniz turu yapmak istiyorduk. Uygun zamanda mutlaka yapalım diye konuşuyorduk ancak hep iş ortada kalıyordu. Yazın sıcak ve nemli oluyor. Geri kalan tüm zamanlarda yağmurlu. Dolayısıyla iyi bir zaman bulup gitmek neredeyse imkansız gibi. Niyetimiz yaylalara çıkmak, işin içinde yayla varsa havanın nasıl olacağı gerçekten önemli. Bazen yaz günü dolu yağabiliyor. Bu sebeple uygun bir zaman dilimi bulup turu bir türlü yapamamıştık.



Ta ki bizim Ahmet'in seyahat acentesi arkadaşları devreye girene kadar. Ahmet bir sabah heyecanlı heyecanlı aradı. "Abi, motorları kamyonlarla gönderiyorlarmış, nakliye şirketi varmış, zaten sürekli taşıyorlarmış. Havanın en güzel olduğu zaman dilimi genelde Eylül sonu oluyormuş. Rotayı da tavsiye ettiler, gidelim mi ne dersiniz?" Bizim zaten her daim gezesimiz var. Peki deyip, biraraya gelmeye karar verdik. Önce buluşup nakliye şirketiyle konuştuk Karadeniz Nakliyat. Zeytinburnu'nda Ambarlar'da. Adamları gördük motorları getirin, biz yükleriz tecrübeli arkadaşlarımız var vs vs dediler. Daha sonra tur acentesine gidip arkadaşı ziyaret ettik. Zaman, rota planlaması yaptık vs vs. Aslında herkes turu rotayı biliyor ama motor turu ve rotası detaylı çalışılmalı. Biz bu sefer ihmal ediyoruz.

Çarşamba günü motorları tıra yükleyip cuma sabahı alacağız. Biz Trabzon'a perşembe akşamı uçuyoruz. Bir gece kaldıktan sonra sabah erkenden motorları teslim alıp yola koyulacağız. Biletleri Halil almış, otelleri Ahmet ayarlamış. Çarşamba'dan motorları ambarlara götürüp nakliye şirketine teslim ettik. Aslında klasik esnaf adamlar, herşeye evet, var diyorlar. Makineleri Allah'a emanet teslim ediyoruz. Aslında içimde bir takım tereddütler var ama evham yapma deyip kendimi susturuyorum. Tır şoförünün telefonunu veriyorlar. Cuma sabahı depoda buluşup alın diyorlar. Biz de işi gücü ayarlayıp Perşembe akşamı Trabzon uçağına biniyoruz. O kadar geç bir saate bilet almışız ki gece otele varmamız
01:00 i buluyor.

Sabah erkenden uyandık, Ahmet'e whatsapp'dan çıkalım mı dedim. O çoktan depoya gitmiş bile. Biz de Halil'le bir dolmuşa binip Trabzon'un moloz denilen semtine gidiyoruz. Tırı çekmişler ancak henüz boşaltmamışlar. Operatörle konuşuyoruz açıp boşaltmamız öğleyi bulur diyor. Mecburen geri dönüp kahvaltıya gidiyoruz. Sonra biraz dolanıp vakit geçirdik. Biraz odamızda dinlendik. Saati öğlen yaptık. Cumadan sonra bir sağanak yağdı hepimiz sırılsıklam olduk. Eşyalarımızı alıp tekrar minibüse binip tır garajına gidiyoruz. Motorları indirmişler, benim sol sinyal kopmuş, aynalar gevşemiş, ciddi bir çizik yok ama nakliye şirketinin bu işi özensiz yaptığı belli.

Neyse üstümüzü giyinip yola koyuluyoruz. Saat 13:00 olmuş. Rotamızda Uzungöl, Ayder, Baksı Köyü, Şavşat gibi yerler var. Hatta gidebilirsek Gürcistan'a kadar gideceğiz.
Turumuzun Rotası

ÇAYKARA-UZUNGÖL

Sırasıyla Trabzon, Yomra,Arsin, Araklı'yı geçiyoruz. Yola koyulunca kendimize geliyoruz. Çocuklar gibiyiz, gidiyorsak sorun yok, durunca homurdanma başlıyor.

İlk gün planımız akşam Bayburt'da Baksı Köyünde konaklamaktı ancak yarım gün heba olduğundan gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz artık..

Detaylı rota çalışmadık bu yüzden hangi yollar inşaat hangisi trafikli bilmiyoruz. Bu yüzden benzincideki insanlara soruyoruz. Yaşlı bir amca şu Çaykara'dan yukarı sardırın yayladan Bayburt'a inersiniz diyor. Gözlerimiz ışıldıyor,  Çaykara, yayla, iniş, çıkış.... Başka detay hatırlamıyorum. Amca yollar açık diyor ama bizim motor kullandığımızı dikkate almıyor. Yol üstünde Uzungöl var ancak kimse durmak istemiyor. Bu sebeple yayla hakkımızı dönüşte Ayder'de kullanacağız.

Durmaya çalışıyorum




Sürmene'den yukarı sardırıyoruz Uzungöl girişini geçiyoruz.  Ne kadar güzel yerler önümüzde dağlar,solumuzda dere, kıvrıla kıvrıla dağın eteğine doğru ilerliyoruz. Yol da çok güzel asfalt. Manzara harika. Çaykara'yı geçtikten sonra yol kalitesi bozuluyor.









Çambaşı mevkiinden dağa doğru tırmanmaya başladığımız anda yol bitiyor ve yol inşaatı çalışmaları başlıyor. Büyük bir iş kamyonu, bir dozer, bir grup işçiyi selam vererek geçiyoruz. Dağa doğru çıkarken bir gariplik başlıyor insanların yol var dedikleri şey sadece mıcırlı topraktan oluşuyor. Yolun kenarı da uçurum.






Geldiğimiz yol



Önce biraz korkuyorum açıkçası ancak bu yolun bir yerde biteceği ve tekrar düz yolun başlayacağı inancıyla devam ediyorum.  Çamlıbel Köyüne gelince bir soralım bu yol ne kadar sürer diye köy merkezine giriyoruz. Kahvede oturan insanlara selam verip, bu yolun ne kadar süreceğini soruyoruz. Bayburt buradan 50-60 km, yol güzel diyorlar. Biz de inanıp devam ediyoruz. Aslında bunun yolun iyi halinin olduğunu bilmiyoruz.




Yola devam ediyoruz ancak hem yol bozuk hem sürekli tırmanıyoruz. Eğim oldukça dik. Arada bir karşıdan araba gelince birbirimize yol veriyoruz. Bazı yerleri oldukça dar. Köyden itibaren inişe başlıyoruz. Ama ne iniş hem kıvrım kıvrım hem de dikine iniş. Azıcık yağmur olsa zaten hiç şansımız yok. Ben R 1200 GS e yeniyim benim bu makineyle ilk turum. Ahmet K 1200 R ile gelmiş ki bu yol için olabilecek en kötü makine. İçimizde bir rahat olan Halil var o da F 700 GS kullanıyor. Bunca kısa yoldan sonra birden çok inişli çok çıkışlı off road a geçeceğimizi açıkçası bilmiyordum. İçimden dua etmeye başlıyorum. Birimiz düşsek soluğu derenin dibinde alacağız onlarca metre sürüklendikten sonra hem de...

Köyden dik bir iniş var bir dağın başından eteğine ineceğiz, daha sonra tekrar başka bir dağa çıkacağız. Aşağıda bir köy okulu görüyoruz, öğrencileri bahçede oynuyorlar, bir kaç tanesi bizim tepeden
indiğimizi görüp yola iniyorlar. Onlarla kısa bir muhabbetten sonra yola devam ediyoruz. Artık mıcır bitti sadece toprak yolda bazen dik inip bazen dik çıkıyoruz. Genelde yolun ortasından ot bitmiş önceki araçların tekerlek izinden ilerliyoruz. Bir önceki dağdan indik şimdi tekrar keskin virajlardan bir dağa çıkıyoruz. Sert dönüşler var. Bazı dönüşleri şiddetli sağanak aşındırmış toprak tamamen akmış ve kayalar kalmış. Böyle bir yeri dönerken tüm duaları okuyorum. GS i düşürmekten gerçekten korkuyorum ancak korkunun ecele faydası tabii.

Sağlı sollu sert virajlar alıyoruz hem tırmanıyoruz, yol da bozuk. Dönüşlerden birinde sağa dönerken virajı alamayıp duruyorum yola ayağımı koymaya çalışıyorum ancak ayağım eğimin tarafına geliyor ve motoru bırakıyorum. Bu benim kız gibi GS imin ilk düşüşü. Çantalar pırıl pırıldı, sağ çantanın üzerine yatırmışım. Çok yumuşak bir bırakış oldu aslında ama korktuğum sonunda başıma geldi. Birazdan hemen Ahmet yetişip onun yardımıyla motoru kaldırdık. Yol hep bozuk, benim ilk GS kullanışım, hava dağda açık ancak öğleden sonra oldu. Bir tedirginlik duyuyorum. Neyse çaktırmadan yola devam ediyoruz. Öyle yerleri geçiyoruz ki anlatamam ya tamamen çamur, ya tamamen kaya, ya tamamen toprak, ya da mıcır. Sinirlerimiz boşaldığında genelde kahkahayla güleriz. Yakında öyle bir şey olacak.

Tırmanmaya devam bir kaç sert dönüşten sonra bir yola çıkıyoruz ancak ne tarafa gideceğimize karar veremiyoruz. Birazdan talihin eseri bir amca yaklaşıyor, ona soruyorum girdiğimiz yönün yanlış olduğunu ters dönmemiz gerektiğini söylüyor. Durduğumuz yerden aşağıya bakınca ne kadar yükseğe çıkmış olduğumuzu anlıyorum. Evler aşağıda küçücük gözüküyor. Evet neredeyse yaylaya gelmek üzereyiz burada hava hem serinledi hem de bitki örtüsü seyreldi. Üç beş evlik bir yerleşkeyi geçtikten sonra nihayet geniş bir yola çıkıyoruz. Burası gerçekten yol, asfalt değil ama geniş bir yol ayrıca inişi çıkışı da yok gayet güzel.

Yukarıda bir bina var önünde mola verip çeşmeden buz gibi yayla suyu içiyoruz. Çoban sürüsünü otlatıyor. Biraz muhabbet edip kaskları çıkarıp elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Ne maceraydı Allah'ım, hem de dakika bir gol bir gibi. Çıkana kadar hep 1. ya da 2. viteste kullandık, dolayısıyla hararet göstergesi normalden yüksekti. Yayla yoluna çıkınca verdik gazı, sert toprak yolda hızlı kullanınca hiç sorun yok makineler kendine geldi ancak mutluluğumuzun çok kısa süreceğinin farkında değildik. Çünkü 5 km sonra tekrar yol inşaatı başladı. Bu sefer sürekli iniş, yol hep mıcır Allah yardımcımız olsun.

Ahmet Bayburt'a doğru

Yoldan aşağı inerken hata yapmayı bekliyordum çünkü GS bana oldukça yüksek geliyordu ayrıca fren yapmak için çok kötü bir zemin ani dönüşlerde fren yapmadan yavaşlamanız lazım sağa dönüşlerde motoru tekrar yatırdım bu da moralimi oldukça bozdu aslında.

Bu arada Ahmet de K 1200 R a çok değişik tecrübeler yaşatıyordu. Motor fanının sustuğunu duymadık. Laf aramızda ne kadar iyi bir motorcu olduğunu o makineyle o yollarda bir kere daha ispat etti.


Sis hızla geliyor

İnerken herkes biraz endişeliydi aslında çünkü ilk gün bu kadar macera beklemiyorduk biz daha çok Evropa görmüş motorcularız. Orada köylerde bile kırmızı asfalt var. Ne bu ayol? Şaka bir yana gerçekten herkes biraz endişeliydi çünkü herkesin limitlerini oldukça zorlayacak şartlar vardı. Biz yukarıdaki pozu verirken dağı birden sis kaplamaya başladı. Dedik ki Allah'ım biz şartların kolaylaşmasını beklerken her an daha da zorlaşmaya başlıyor. Düşünsenize yol mıcır ve kum, sisten önünüzü göremiyorsunuz etrafta in cin top oynuyor. Sis kalkana kadar akşam olursa kaldık dağın başında.


Hızla aşağı inmeye başladık hem dikkatliyiz hem hızlı zaten akşam da çökmeye başladı. İçimizden bildiğimiz ne dua varsa okuduk. Ben yolda bir kez daha düştüm. Aşağı inerken geldiğimiz kadar uğraşmadık, biraz sonra bitki örtüsü tekrar başladı bu sefer Bayburt'un köy yollarına doğru inmeye başladık. Sonra da asfaltlı yol başladı zaten. Bayburt'a girdiğimizde güneş yeni batıyordu. Yani ucu ucuna geldik. Karnımız çok acıktı. Benzinciye güzel bir lokanta sorduk. Zafer Lokantasına gidin dediler. Çoruh'un dibinde köprününbaşındaki lokantayı bulmak zor olmadı. Sağolsun sahibi bizimle çok güzel ilgilendi. Harika yemekler yedik. Güzel sohbet ettik. Akşam olduğundan bizi Baksı'ya gitmeme konusunda ikna etti. Bayburt Konaklarını arayıp yer ayırttı. Kendisine teşekkür edip Otele geçtik. Geceyi Bayburt'da geçirdik. Öyle bir yorulmuşuz anlatamam. Otele gidip güzel bir duş aldıktan sonra ancak bir çay içecek kadar oturabildik.

Otel odaları aynı daire gibi tasarlanmış bize teras kattan yanyana odalar verdiler. Mekanın temizliği, yemekleri, ilgisi beklentilerimizin çok üstündeydi. İşletmeci aile gerçekten ilgili insanlar.

Akşam erkenden yattık, nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum resmen sızmışız....

No comments:

Post a Comment