Tuesday, April 16, 2013

ENDÜLÜS'TEN PORTEKİZ'E 6. GÜN CADİZ -UBRUQUE-RONDA

MUHTEŞEM DAĞ YOLLARI

Hergün biraz daha yorulduğumuzu hissediyoruz. Bu sabah da zor kalktık. Bu sebeple Ahmet'le kalkınca biraz yürüyüşe çıkıyoruz. Halil hala uyuyor. 1 saat dolandıktan sonra Saat 11 gibi Halil'i alıp, kahvaltıya geçiyoruz. Sokak arasında bir yer bulup oturduk. Otele 25 mt uzakta. Yine bocadillo... Burada kahvaltı hep böyle

Kahvaltıdan sonra hazırlıkları yapıp yola çıkıyoruz. Bugün 6. gün normalde motorları bugün teslim edecektik ancak şirketi arayıp 1 gün uzattık. Bundan sonra uğrayacağımız bir Cebelitarık var. Sonra da Malaga'dan döneceğiz. Bu sebeple acele etmeden dağ rotalarını içimize sindirelim diyoruz.

Bugün dağlardan Cebelitarık'a inmeyi planlıyoruz. Cadiz'den-geldiğimiz yollardan geri dönüyoruz. Dağlara tırmanıp o güzel yollardan gitmeye başlıyoruz. Yine dar yollarda sürekli virajlar başlıyor. Burası gerçekten kendimize gelmemize sebep oluyor. Ne kadar güzel anlatamam.

Her taraf yemyeşil, yollar temiz ve güzel asfaltlı, hava içimize çektikçe enerji veriyor, trafik yok, ve en önemlisi de trio birarada...

Bir yerde bende benzin işareti yanıyor. Diğerlerinin durumu iyi. Yol ayrımında bir kafede durup en yakın benzinci nerede var diye soruyoruz. Benzinciye iki taraftan da eşit mesafedeymişiz Adam istediğiniz tarafa gidin diyor. Biri 19 km doğuda diğeri 20 km batıda. Batıda olan Ubrique. Tekrar göreceğimize sevinip Ubrique tarafına gidiyoruz. Yollar inanılmaz, manzara inanılmaz, hava inanılmaz. Herkes o kadar keyif alıyor ki anlatamam.

Ubrique ye girip benzin alıyoruz. Virajlar çarptığından biraz dinlenelim istiyoruz. Saat 13:00 hava sıcak bu sebeple oldukça loş, karnımız acıkmadı ama çok susadık. Mola için motorları parkedecek yer aradık. Henüz bir çok yer açılmamış. Daha sonra sokak ortasında bir kafe bulup otururuyoruz. Bizimle ilgilenen ispanyol kadın hiç ingilizce bilmiyor. Ona bize vejetaryen bir bocadillo yap ve yanında içecek bir şeyler getir diyoruz. Bocadillo deyince kadın etli bir şeyler getiriyor. Sonra zar zor anlaşıp bir şeyler getirtiyoruz.

Artık yorgunluğumuz artarak ilerliyor. Günlerin yorgunluğu sebebiyle artık daha çabuk yoruluyoruz, ayrıca yemek ve su molasını asla geciktirmemek gerekiyor. Gecikince dinlenmek için daha çok süre gerekiyor. 1 saat moladan sonra Ubrique'den ayrılıyoruz. Bu şehri çok sevdik yolumuzun tekrar düşmesi de hoş bir tesadüf oldu.

Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz, önce 20 km lik yolu tekrar geri gideceğiz sonra yola kaldığımız yerden devam edeceğiz. Dön baba dönmeye devam, sağ sol, sağ sol, sol sağ, sol sağ bir o tarafa bak bir bu tarafa... Çok keyifliydi gerçekten. Bu sefer hiç düşünmeden, frene hiç basmadan devam ediyoruz. Benim uykum bile geldi. İnsan sürekli bir şeye maruz kalınca düşünmemeye başlıyor.

20 km lik yolu geldik, benzinci sorduğumuz kafeyi geçtik. Bir 20 km daha gidince karşıdan GS 1200 e binmiş bir adam karşıdan geliyor. Ama ne geliş! o daracık virajlı yolda adam 90 km hızla gidiyor. Ahmet abi çantasında Türk bayrağı var, bu adam türk herhalde dedi. Ben yanından o ara geçmiş oldum ancak  arkadaşlar durdular ben de dönüp geri geldim.


İsviçreli, 1.90 mt boyunda bir abimiz. TR yi de gezmiş o ara top box a bayrağı yapıştırmış. Meğerse adamda bizden önde giderken bir yerde yolun göçük olduğunu görüp geri dönmek zorunda kalmış. Iphone da fotoğrafları gösteriyor. Ahmet birinci fotoya baktı yolun birazı duruyor, "buradan geçerdin" dedi adam da evet mümkündü geçtim zaten ancak bundan geçmek mümkün değildi dedi ve yolun tamamen göçtüğü bir sonraki resmi gösterdi.



Ne yapalım düştük adamın arkasına bir daha gerisin geriye başka bir yoldan geçeceğiz Cebelitarık'a.. Canımız sıkıldı kısa bir mesafede sürekli git gel yapıyoruz. Bir yere ilerlediğimiz yok. Virajlar başta iyiydi de şimdi zombileşmeye başladık, kimse muhabbet de etmiyor. Sadece yol yapıyoruz.

Bu arada adam GS 1200 ü bizim 700 lüklerden rahat kullanıyor. Artık adamın eli ayağı gibi olmuş. Adama resmen yetişemiyoruz. Bir yerden sonra yol inmeye başladı artık aşağıda bir ova görüyoruz.

Bu arada tekrar Ubrique ve Ronda üzerinden yolumuza devam edecek gibi gözüküyor. Aslında kimsede fazla yol yapacak hal kalmadı ama gidebildiğimiz kadar gideriz dedik.



Aynı yollardan geze geze Ronda üzerine geldik saat akşam 17:00 oldu. Kendi aramızda anlaştık Ronda da kalıyoruz. Zaten kalmak istiyorduk. Motorları arenanın etrafına bırakıp otel aramaya başladık. Güzel, otoparkı olan, cadde üstünde bir otel bulduk yerleştik. Akşama kadar dinlenip akşam Ronda'nın en meşhur restaurantlarından Don Miguel'de akşam yemeğine çıktık. Burası Ronda'daki taşköprünün ayaklarından birine bakıyor.

Hoş bir akşam, hava parliement mavisi olmuş, hafif serin, insanlar açık havada güzel sohbet ediyorlar, aşağıdan suların çağıltısı geliyor. Güzel bir akşam yemeğinden sonra Ronda'da bir tur atıyoruz. Zaten küçücük kasaba bir ucundan bir ucuna yürümek 10 dakika sürmüyor.

Sonra gelip güzel bir uyku çekiyoruz. Yarın son gün...

No comments:

Post a Comment