Friday, September 02, 2011

AGVA (Halil Prodüksiyon)

YOLLAR, KIVRIMLAR, AĞVA, TRİO

İznik seferinden sonra kamera çekimi için Şile Yolunda buluşacağımızı söylemiştim. 2 hafta önce pazar sabahı buluşup Şile yoluna doğru yola çıktık. Bu trionun Halil ayrılmadan önce son gezisi olacak. Hem çekim yapacak, hem de ne geziydi diyeceğimiz bir gün yaşayacağız. Sabah erken, Ahmet beni almak için siteye kadar girmiş, Halil ileride Şile Yolundaki 2. Shell istasyonun orada bizi bekliyor. Halil'le buluşup çekime başlıyoruz. Halil önde çekim yapıyor, biz arkadayız, anayolda Halil, Şile - Ağva arasında da ben kamerayı giyeceğim. Haftasonu olduğundan günübirlikçiler çok, yol boyunca bir sürü araba var, biz hepsinin sağından solundan geçiyoruz. Hızımız 100 km/s civarında.

KAYITTAYIZ!

İznik çekimlerinden ders aldık, artık prodüksiyonda daha tecrübeliyiz, biz aktörler olarak Ahmet'le kameraya daha yakın duruyoruz. Yaklaşık 15 mt arkadan takip ediyoruz. Hatta mesafeyi zamanla daha da kısaltıyoruz. Önce ben önden gidiyorum, sonra Ahmet öne geçiyor böyle nöbetleşe nöbetleşe kadraja giriyoruz. Aslında bu yol benim ayak yolum gibi hem daha hızlı hem de daha çok yatırarak gitmek istiyorum ancak kamera kayıtta.

Hava açık, hafif bulutlu, aşırı sıcak değil, biraz rüzgar var, bu yaz motorcular için muhteşem bir yazdı. Umarım herkes istediği kadar gezebilme fırsatı bulmuştur. Trafik var ancak aşırı sıkışmıyoruz. Böyle araçları birer birer geçe geçe Işık Üniversitesi Kampüsüne kadar geliyoruz. Yolda inşaatlar var, gece gündüz çalışıyorlar, haftaya başbakan yolun açılışını yapacakmış, bu yüzden kalabalık bir grup çalışıyor.

Şile'ye girmeden ben de diğerleri de tam olarak nereye gideceğimizi bilmiyoruz ancak Halil tali yolları daha çok seviyor bu sebeple, Ağva yolunu tutuyoruz. Halil'i kendi sevdiği yolda çekeceğiz. Bu çekimde de heyecanlıyım çünkü başarabilirsek videoyu bloga ekleyeceğim,siz de izleyebileceksiniz, dolayısıyla iyi çıkması bizim için önemli.

İznik'ten dönerken Halil dar köy yollarını daha çok sevdiğini söylüyor, ben de bilmiş bilmiş, "Ağva-Kandıra yolu süper" vs diyorum çocukcağız ses çıkarmıyor, "tamam abi gidelim" diyor. Ben Şile'den sonra Ağva yoluna saparken hangi yola gireceğimi kestiremiyorum Halil abi beni takip et diyor. Meğer arkadaşlar defaatle gelmişler halbuki ben sadece bir kere Ağva'dan Kandıraya oradan da Kocaeli'ne geçmiştim. Yolların detaylarını hatırlamıyorum.

Neyse Ağva yoluna bağlanıyoruz. Yolda uygun bir yerde(sanıyorum bir köy bakkalı ya da kahvesinin önünde) durup kaskları değiştiriyoruz. Halil'in kaskı alıp takıyorum ve Halil kaydı başlatıyor bu arada kask mikrofonlu olduğundan Ahmet'le konuşuyoruz. Halil de mikrofon yok konuşamıyor, biz Ahmet'le havadan sudan, virajlardan, esnaflıktan vs konuşuyoruz. Birara Ahmet bana "abi sen bizden bayağı önde gidiyorsun, kamera bizi çekmiyor diyor" aklım başıma gelip yavaşlıyorum. Doğru ya! adamları çekiyorum güya.

Yavaş yavaş, kıvrıla kıvrıla, köylerin, tarlaların, ağaçların içinden geçiyoruz. Bu yol çok güzel, fazla dar, fazla kıvrımlı, 3-5 dakikada bir araç geçiyor ya da önümüze çıkıyor. Temiz havayı çiğerlerimize çekiyoruz, her taraf yemyeşil, kuşlar cıvıldıyor, hafif bir rüzgar insanı serinletiyor. Ne güzel şey bu? Gerçekten ne güzel? Sıcak bir günde serin sulara dalmak gibi, uçmak gibi keyif veren bir şey.

Halil müzik açıp dinliyor, biz Ahmet'le geyiğin kıvamını artırıyoruz. Mikrofonla konuşmak çok hoşmuş, ayrıca insanın dikkatini de dağıtmıyor. Aksine bir çok konuda birbirimizi uyarmak fırsatı oluyor. Mesela ben önde giderken gördüğümü hemen ona aktarıyorum " çukur var, yol ıslak vs" o arkadan araç geliyorsa ya da benim farketmediğim bir şey varsa uyarıyor. Birbirimizi uyanık tutuyoruz.

Yolda bazı kamyonların arkasına takılıp kaldığımız oluyor, yol hem çok kıvrımlı hem de çok dar. Geçmek oldukça tehlikeli olabilir. Böyle gide gide en sonunda sıkılıp tarla kenarında bir yere parkediyoruz, Halil'in kask kafamı çok sıktı, artık başım ağrımaya başladı. Halbuki Halil'in cüsse de benim 1,5 katım, ancak kask işte! kimin kafasına oturacağı kiminkini sıkacağı belli olmuyor.

Kıvrıla kıvrıla düşük hızda ilerlemek iyi güzel de bir yerden sonra insan sıkılıyor. Bizim motorlar basıp gitmek istiyor, Üçümüz de bu yoldan artık sıkıldık. Bir yer bulalım oturalım dedik. Neyse Ağva'ya az kalmış, motorları çalıştırıp bir süre daha devam ediyoruz. Bu arada kaskları değiştirdik, çekimler sona erdi. Oh be dünya varmış. Ağva girişine geliyoruz, sahile kıvrılıp bir yol kenarında bambu ağaçlarının altına parkedip oturuyoruz.



Daha sonra her zamanki gibi motorlardan, gezilerden, Amerika seyahatinden, biraz Cem Yılmaz esprilerinden, Halil'in siteyi nasıl seçtiğinden, ayrılığa 1 hafta kaldığından vs vs konuşuyoruz. Yorulduk iyi oturmamız lazım ancak ne bir tesis ne de güzel bir ağaç altı var. Rüzgarı yiyince biraz rahatlıyoruz. Orada oturmaktan sıkılınca iskeleye doğru yürüyoruz, herkes plaj kıyafetinde biz botlarla, pantolonlar vs halindeyiz. Bu arada iskeleye bir supersport kawasaki- Ninja'ydı sanıyorum- bir de Harley Sportster parketmiş. İnsanlar yüzüyorlar, hava güzel, deniz sakin süper bir ortam. Ben yüzmek çok güzel olur diyorum, Ahmet bende malzeme var diyor. Halil şu anda yüzmenin pek iyi bir tercih olmayacağını belirtiyor. İskelenin ucunda bir süre oturuyoruz. Keyifli ve güzel bir sohbet oluyor. Gezmek çok güzel ancak gezileri unutulmaz kılan aradaki kısa sohbetler. 1 saate yakın oturduk, gelen geçen motorlara bakıyor artık ilgilenmiyoruz.



İskelede yeterince oturduktan sonra motorlara doğru yürümeye başladık, birara birisi geri dönerken Şile yolundan dönelim daha kısa sürüyor vs dedi. Ben bunu hafızaya kaydettim ya hiç kaçarı yok Şile yoluna döneceğim. Netekim geri dönüşte iki kere yanlış yola saptım. Birinde yola girdim kısa süre sonra köprü üzerinden dönüp geldim. Bir diğerinde de Şile yazısından sapınca motoru çevirecek yer bulamadım yol aşağı doğru indikçe iniyor, sonra bir yeri gözüme kestirdim ancak yol sola eğimli direksiyonu sola çevirince tam dönemedim kendimi geri de çekemedim, Ahmet gelip beni kurtardı ancak öyle dönebildim.




KIVRIM EFKAR İLİŞKİSİ
Geri dönüşte iyice sıkıldığımızdan herkesin gazlamaya başladı. Önce Ahmet sonra, Halil, anayola çıkınca da ben. Kısacası dönüşü daha yüksek bir hızla yaptık. Anayola çıkıp Şile ye gelince verdim gazı bu yolu hem iyi biliyorum hem de -RT ye daha çok alıştığım için- limitlerini biraz daha test edebiliyorum. Yolda gelirken motoru yatırma muhabbeti yaptık, ben de merak ettim acaba ne kadar yatırabiliyorum diye. 130 km/s hızla Şile yolu pek zevkli oluyor, hele o virajlar yok mu? Kıvrımlı bir yolun dağıtmayacağı efkar yoktur. Motoru da iyi yatırıyorum arkamda Ahmet onun arkasında Halil var. Bir kaç yerde motorun limitlerini iyi zorladım, Işık Üniversitesi kampüsü ile tepedeki Jandarma Kontrol noktasına kadar olan yolda bu çevredeki en iyi virajlar var. Birinde arka tekerin fazla zorlandığını hissettim hafif sendeletecek kadar. ST 1300 olsaydı limitleri biraz daha zorlardım ancak RT ile bu kadar oluyor.

Arkadaşlar "abi sen bu yolu ezberlemişsin, motoru da iyi yatırıyorsun" dediler. Haklılar ama bu yolu da kaç kere gidip geldiğimi bir bilseler? Gerçekten artık nerede ne var santim santim biliyorum. Hele şu duble yol tamamen bitip açılırsa bu yolun tadından yenmez. O anı aylardır sabırsızlıkla bekliyoruz. Hala inşaatlar devam ediyor.

Neyse Çekmeköy sapağına gelince sağa çekip parkettik, Halil gitmeden bir akşam tekrar görüşmek üzere sözleşip ayrıldık. Hepimiz çekimlerin nasıl olduğunu çok merak ediyoruz. Bir kaç gün sabretmemiz gerekecek.


No comments:

Post a Comment