Friday, April 22, 2011

ARKADAŞLAR ŞİLE'Yİ SEVMEYEN VAR MI?






26 Mart günü uzun bir aradan sonra güneş kendini gösterdi. Bu sene havalar soğuk ve bulutlu geçiyor. Bu sebeple çok az motora binebildim. Havaların soğuğundan evlere tıkılıp kaldık resmen. Şeker kızımla dışarı çıkamadık, bisiklete binemedik, vs vs...

Fırsattan istifade o gün ailece güzel bir balkon kahvaltısı yaptık. Sonra şeker kızımla parka gittik, bisiklete bindik, 3-4 saat güzel oynadık. Zeynep uzun zamandır, grip, öksürüyor, hasta oluyor vs vs. Bugün güzelce çekinmeden oynadık çünkü hava 19 C ydi. O kadar oynamışız ki, eve gelince hemen koltuğa yığılıp uyuklamaya başladı. Ben de üzerini değiştirip, götürüp yatağına bıraktım. Bu gün ideal bir baba profili çiziyorum, bu sebeple mükafatımın motora binmek olduğunu söyleyip eşimden izin alıyorum. Sağolsun, böyle zamanlarda beni teşvik ediyor.

Hem istediklerini yapıp hem de görevlerini yerine getirmek gerçekten zor. Birinden fedakarlık yapmak gerekiyor. Eve kaliteli zaman ayırmak, güzel bir uyku çekmek, motora binip tüm stresi rüzgara salmak... Bu conflicting interests olayı çok iyi bir zamanlama gerektiriyor. Bugün bu zamanlamayı yapabildim.

Hemen üstümü giyip motorun başına indim, lastikleri kontrol edip, depoyu fulleyip, eski dostum Şile'ye doğru yola koyuldum. Bu yol ağır taşıt trafiğine, bazı yerlerdeki inşaatlarına rağmen bence en güzel rotalardan biri. İnişli çıkışlı, kıvrım kıvrım bir yol. Ayrıca rota olarak tatmin edici, ne kısa ne uzun. Dar zamanınız varsa en optimal rota.

Sırasıyla taşdelen sapağını ve Sabiha Gökçen'e geçen durakları geçiyorum. Şehrin kalabalığından sıyrılıp buraya gelince keyfiniz yerine geliyor. Yollar hemen kıvrılmaya başlıyor. Beni heyecanlandıran virajlar var burada.En heyecanlandıranı da hem inişin hem çıkışın olduğu baştaki viraj. Yüksek hızla döndüğünüzde ST 1300 ün ne kadar dengeli bir motor olduğunu anlıyorsunuz. Yolda bir sürü motorcu gördüm hepsi İstanbul'a dönüş yolundaydılar. Çok normal saat 16 00 ya geliyor. Önümde bir motor var, hafiften kapışıyoruz ama oynar gibi bir o geçiyor bir de ben. Yokuş aşağı trafiğin sıkıştığını görünce yavaşla işareti yapıyor.

Ömerli Belediyesinin orada yolu kapatmışlar, konvoyla birlikte yan yola sapıyorum. Buraya bir kaç ay önce de gelmiştim yolu hala açmamışlar. Stabilize yoldan normal yola girince veriyorum gazı yokuş yukarı, yokuş aşağı, dönüşler o kadar zevkli ki, hem motor hem de ben kendimizi buluyoruz.

Işık Üniversitesinin kampüsünü görünce artık yavaşlıyorum burada yol daralıyor, Şile'ye doğru ortalama bir hızla devam ediyorum. Şile girişindeki yokuşlu yol da oldukça sevdiğim yerlerden. Jandarma çevirme yapıyor, selam verip geçiyorum. İlk durak Şile Fenerinin arkasındaki yarımadanın üstündeki değirmen. Temiz hava rüzgar ciğerlerime doluyor, hava ılık, ayaklarıma motordan gelen sıcak hava vuruyor ama bunaltmıyor.

Rüzgar değirmeninin orada durup bir kaç foto çekiyorum, ışık, manzara hepsi süper. Sonra Şile Fenerine geri dönüyorum, dar sokaktan fenerin olduğu yere girip parkediyorum. Yol çok eğimli hem dönüş hem de motoru yan sehpaya koyup geri almak uğraştıracak gibi. Fenerin etrafında turlayıp fotograf çekiyorum. Biraz dinlenip limana inmek istiyorum. Tahmin ettiğim gibi motoru yan sehpadan doğrultamıyorum, Allah'tan etrafta bir sürü insan var, yardım ediyorlar sağolsunlar.

Dar sokaktan tekrar geçip Limana doğru inerken sağda büyük park var, birden buraya girmek istiyor canım. Girdikten sonra çocukların top oynadıklarını görüp çok düşük hızda dikkatlice aralarından geçiyorum. Hepsi dönüp bakıp, ilgisiz davranıyorlar. Etrafta bir sürü motor var zaten. Normalde çocuklar ilgi gösteriyorlar genelde. İleride korkulukların olduğu yere park edip insanları rahatsız etmeden bir kaç foto daha çekiyorum. Havada martılar süzülüyor, küçük bir kayalığın üstünde onlarca martı dinleniyorlar. İnsanlar mutlu bir şekilde manzarayı izliyorlar. İleriden top oynayan çocukların sesleri geliyor. O an motorla çok farklı dünyalara girilebileceğini görüyorum.

İnsanları rahatsız etmeden motora binip yavaşça parktan çıkıp limana doğru iniyorum, yolda şirketten bir arkadaşı görüp kısaca ayak üstü sohbet ediyoruz. İleride limanın köşesine kayıkların olduğu yere parkedip üstümü çıkarıyorum. Herzamanki gibi köşedeki büfeden içecek bir şeyler alıp, etrafı izliyorum. Hayat güzel, kaçamaklar güzel... Yolda motoru izleyen insanlar oluyor, birinden bir foto çekmesini istiyorum. Balıkçı motorlarında çalışan bir genç, Balıkesirliymiş, balık satmaya gelmişler. Bir foto da ona çekiyorum. Çok çekingen bir çocuk, kısa sürede arkadaş olup, motor muhabbeti yapıyoruz. Sonra da hayat, okul, vs muhabbetleri yaparken bir şeyler içiyoruz.

Mailine fotosunu gönderip müsaade istiyorum. Yol kısa sayılmaz. Kızım uyuyalı bir buçuk saat oldu, uyanması yakındır. Uyandığı zaman başında olmalıyım. Yola koyulup güneşin batışı istikametine doğru güneş gözümü ala ala ilerliyorum. Dönüş biraz daha kalabalık, dikkatli ama hızımı kesmeden eve geliyorum. Kızım uyanmamış, öperek uyandırmam ikimizin de en büyük zevklerinden. Tabii ki uyuduğu 2 saatte benim dünya kadar yol yapıp gezdiğimden habersiz. Hepsi toplam 2 saat....

Yakında Afyon yolculuğu var, dönünce anlatırım. Herkese sevgiler saygılar...

Görüşmek dileğiyle...

No comments:

Post a Comment