Thursday, September 06, 2012

ALPLER- MILANO - COMO- SONDRIO 161 KM

Dağlar ve Yollar Bizi Bekler

 İşlerimizi halledip Francesco'yu aradık, bana Omaro'nun ofiste bizi beklediğini ve bize yardımcı olacağını söyledi. Ben önce Omara anlamışım, bizimkilere ofiste bizi Omara adında biri bekliyormuş dedim. Milano Centrale deki otelimizden bir taksiye binip doğru CIMT(kiralama şirketi) nin yolunu tuttuk. Otelin taksi hizmetiymiş bir mercedes 350 geldi. Eşyaları atıp geyik yaparak Milano'dan kuzeye dağlara doğru yol almaya başladık. Bu sırada Halil benim kamera ve iphone senkronizasyonu ile uğraşıyor. Benim aylardan beri yapamadığım şeyi 15 dakikada halletti. İnanılmaz görüntüler çekeceğiz, çok heyecanlıyım. 2 kamera çok etkili oluyor, herkes görüntüde yer alıyor. Ben önden geriye çekim yapacağım Halil arkadan öne çekim yapacak böylece tüm manzarayı yakalayacağız.


 Merkezi bir yerde cadde üstü bir dükkan beklerken, şehrin 30 km dışında arastada evlerin arasında bir depo ile karşılaştık. İçeride bir sürü makine var. GS 1200, Ducati Multisrada, R 1200 RT, Motoguzi, KTM, VStrom ne ararsan var. Selam verip içeri girdik, bizi 1.90 boyunda 120 kg ağırlığında bir italyan karşıladı, sizi bekliyordum ben Omaro dedi. 36 c sıcaklık var, ve aşırı nemli. Bir an önce çıkmak istiyoruz. Adam önce belgeleri hazırlayalım, daha sonra motorları hazırlarız deyince aceleye gerek olmadığını anladık. Mail order belgelerini yeni hazırladı, parayı yeni çekti, dokümanı çıkarmaya çalıştı, bu arada printer bozuldu, uğraşıp düzeltti belgeleri imzalattı derken 2 saat geçmiş olduğunu gördük. Deponun ortasında bir ofis var, bütün işlemleri orada yapıyor.

Omaro çok renkli birisi, sakin, keyifli teknik bir adam olduğu hemen belli oluyor, motor tamiri bakımından iyi anlıyor. Geçen sezon Kenan Sofuoğlu'nun aşçısı olarak çalıştım diyor. Dev bir KTM ye biniyor. Bu sıcakta hep botla dolaşıyor. Bu sırada bir grup Türk daha geldi. Sıcaktan bunalmış halde içeri girdiler. Bakalım bu sıcakta biz ne yapacağız diye düşünceli düşünceli birbirimize bakıyoruz.
Belgelerden sonra motorlara çanta takmaya başlıyor. Bu sırada bana ayrılan RT nin başına gidiyorum daha 3.000 km de. 2012 Mart ayında almışlar. Yepyeni ve benim 2008 RT ye göre daha hafif olduğunu hemen anlıyorum. CIMT ye geldikten tam 3 saat sonra valizlerimizdeki eşyaları motorun çantalarına yerleştirip, kontağı çeviriyoruz. Hem canımız sıkıldı, hem yorulduk, hem karnımız acıktı. Hava sıcak, endişeleniyorum.

 Birimizde gps cihazı var. İlk rotamız konuştuğumuz gibi St.Stelvio Pass. Buraya gitme dışında bir planımız ve kararımız yok. Gün akşama dönerken yola çıkıyoruz. Gelirken yolun çok karışık olduğunu görmüştük. GPS e Como gölü yazdık, buna göre şehrin içinden, otoyola çıkmadan ilerlemeye başlıyoruz. Tüm iç yollar birbirine bir kavşakla bağlanıyor. Ortada bir göbek, her zaman soldan gelenin yol üstünlüğü var. Benzin almalıyız diye konuşuyoruz. Bluetooth sistemlerin 2 si çalışıyor, 3.yü bağlayamıyoruz. Yolda bir kaç benzinci görünce durup benzin almaya çalışıyoruz. Ancak sistemler çalışmıyor. Şehrin dışına çıkmaya başladıkça Alp dağlarının eteklerinde olduğumuzu anlıyoruz. Büyük bir ova, her taraf yeşil, tarlalar, köyler, evler, kiliseler.Farklı bir ülkede olduğunuzu iliklerinize kadar anlıyorsunuz. Her detay estetik ve düzenli.
Tabelalar oldukça yönlendirici, hemen her kavşakta bir yönlendirme tabelası var. Şehrin dışına çıkınca tabelalar Como, Sondrio'yu göstermeye başlıyor. Doğru yolda olduğumuzu anlıyoruz. Bir Shell görünce duruyoruz, sistem bizdeki gibi değil etrafta kimsecikler yok, sadece pompa istasyonu. Biraz inceledikten sonra kredi kartı ve nakit alternatifinden nakiti tercih ediyoruz. Halil kendi alacağı benzin için 50 Euro'yu makineye itiyor, benzin alıyor. Depo toplamda 29 Euroluk benzin alıyor. Makine paranın üstünü vermiyor. Aynı şekilde Ahmet de nakit atıyor. Bekliyoruz 50 Euroya yakın para makinelerde kaldı. Biraz sonra birileri geliyor, kimsenin ingilizce bilmediğini anlıyoruz. İçlerinden biri çat pat ingilizcesiyle, akşam üstü bir görevli uğrar, o zaman gelin para üstünüzü fişle alırsınız diyor. Hayret ediyoruz. Kredi kartı var ancak biz çalışmayanlarına denk geldik. Nakit verince üstünü vermiyor. Oldukça değişik bir sistem. Akşama kadar bekleyemeyiz. Yol yapmamız lazım. Mecbur yola çıkıyoruz.

Hava oldukça sıcak. Kışlıkları getirdiğimden mecburen onları giyiyorum, aşırı terleme, aşırı su kaybı oldukça rahatsız ediyor. Yollar buralarda hep tek şerit gidiş geliş, trafiğe adaptasyonda bir sorun yaşamıyoruz. Kavşaklarda soldan gelenlere yol verdiğiniz sürece sorun yok, adamlar bu kuralın ihlal edilebileceğini akıllarından bile geçirmiyor, buna göre gaza basıyorlar. Biraz sonra Como gölünü gösteren tabelayla aşağı doğru inmeye başlıyoruz. Ben tulumun ön tarafını açtım, daha 1 saattir yoldayız ancak perişan durumdayım. Kask başımı sıkıyor, gözlük kulaklarımı tahriş etti, sırılsıklam ter içindeyim. Gölün kenarına gelince arkadaşlara işaret edip, ben artık ilerleyemeyeceğim diyorum. Bir kaldırıma park ediyoruz. Bir şey yemedik. Karnımız acıktı, ciddi su kaybı var...


İtalya'da restaurantlar akşam 20:00 gibi hizmet vermeye başlıyor. Dolayısıyla her yer kapalı. Neyseki içerde açık bir yer bulup pizzalarımızı söylüyoruz. Ben bir quattro formaggi, arkadaşlar margarita yiyoruz. Bu İtalyanların hamur işleri harika ancak hiçbiri şişman değil neredeyse. Kahvelerimizi içerken keyifli bir sohbet ediyoruz.





Yemekten sonra biraz kendime geliyorum

Sıcak canımızı sıkıyor, kışlıkları aldığıma inanılmaz pişmanım, gezi böyle giderse canımız çok sıkılacak.Motorlar geride kaldığı için endişeleniyoruz, İtalya'da motorsiklet ve aksesuar hırsızlığı çok yaygın. Bu sebeple oturduğumuz yere yakın bir yere alalım diyoruz. Ben de hal kalmadığı için Ahmet ve Halil motorları bir yere çekiyorlar.


Yemekten sonra San Stelvio'ya doğru yola çıkıyoruz. Gölün kenarından muhteşem manzara eşliğinde, tek şerit yolda, ilerliyoruz. Bazen bisikletliler bazen yayaları geçiyoruz. İnsanlar genelde mutlu, burası tatil yeri olduğundan genelde tatil modundalar. Gölü boydan boya geçiyoruz, bu yolda çok trafik var, hem de Como etrafındaki köylerden geçiyoruz dolayısıyla hızımız 60 km/s yi geçemiyor. Gölün güney ucundan kuzey ucuna mesafe 67 km. 67 km boyunce sağda göl ve dağlar manzarası eşliğinde ilerliyoruz. Göl kenarında muhteşem evler, harika bahçeler, rengarenk çiçekler, lüks arabalar görüyoruz. Göl etrafında akşam oluyor, güneş solumuzdan batıyor, tepelerde hala ışıklarını görüyoruz. Hava serinlemiyor çünkü göl etrafı hala çok nemli.

Bu şekilde gölü bitiriyoruz daha sonra karşımıza Sondrio tabelası geliyor. Karşımıza bir tünel çıkıyor böylelikle ilk dağ tünelimizi geçmiş oluyoruz. Köylerin arasından Morbegno ve Sondrio şehirlerine giriyoruz. Her yer birbirine benziyor. Uzaktan yüce dağlar gözüküyor. Evler, kiliseler, tarihi binalar, dar sokaklar, sonra dağ yolları... Her şey ne kadar güzel, işte gidiyoruz. Bir de şu sıcak olmasa....

Kaskım yeni bu sebeple başımı çok sıkıyor, keşke ayakkabı kalıbı gibi bir kalıp da bunlara olsaydı.... Bu halde çok gidemeyeceğim açık, hava da kararmaya başladı, akşam saat 20:00 civarı.. St.Stelvio'ya hala gelemedik... Gelmemize de var herhalde... Bu şekilde arkadaşlara işaret yapıp bir  yer arayalım diyorum. Gölden sonra geldiğimiz yola bakıyorum, 53 km olmuş...

Bayram öncesi ve sonrasında uyuyup dinlenme fırsatı pek olmadı dolayısıyla ilk günden pek zorlamaya gerek yok önümüzde hala 3 gün var. Bu sebeple yol kenarında bir motel bulup duruyoruz. Hava iyice kararmış durumda, motel sahibiyle konuşuyoruz geceliği 50 Euro'dan 3 oda kiralıyoruz. Alt katta garaj var, motorları parkedip, eşyaları odamıza çıkarıyoruz.

Toplam 161 km yol yaptık aslında hiç fazla değil ama gün içinde hava hem çok sıcak hem çok nemliydi. Bu kadar yeter, şimdi duşları alıp güzel bir yemek vakti... Güzel bir duş bizi kendimize getiriyor, çok uykum var zzzz sızmak üzereyim. Yemekte buluşalım diyoruz saat 22:00 olmuş, restaurant kısmı tıklım tıklım dolu, Gianfranco'ya yemek yiyeceğiz diyoruz. maalesef kapattık diyor. Bu italyanlar çok alem, kafalarında bitirdilerse gerçekten bitmiş demektir. Neyse ilerde bir restaurant tabelası görüp yürümeye başlıyoruz.

300 mt ilerde loş bir yerde büyük bir restaurant var. İçerde kimsecikler yok, yaklaşıp içeri giriyoruz, 40 larında bir bayan bize hoş geldiniz diyor ve bir sürü italyanca şey söylüyor. Hiçbirini anlamıyoruz, güzel bir spagetti ve pizza eşliğinde harika bir akşam sohbeti yapıyoruz. Bir zaman sonra içerde oturanların kadının akrabaları olduğunu anlıyoruz, koca yerde sadece biz ve onlar var... Bizimle çok güzel ilgileniyor, pizzalar, makarnalar herşey çok lezzetli... Tüm İtalya'da yediğim en lezzetli yemekti o akşam yediğim. Çok keyifli bir yemekten sonra güzel bir uyku çekme zamanı.. Gelip mışıl mışıl uyuyoruz....

No comments:

Post a Comment