Wednesday, June 12, 2013

TRIO İLE ANTALYA, MUĞLA, İZMİR, BANDIRMA 1.800 KM

İSPANYA DÖNÜŞÜ HIZIMIZI ALAMADIK

Trio Tour 2013 SPAIN üzerinden bir ay bile geçmedi ancak orada toplamda 2000 km civarında yol yaptık. Çok da keyifli 1 hafta geçmişti ancak aklımız hala yollarda.

MULTISTRADA TAKINTISI

Halil trionun resmi makinesinin Multistrada 1200 S olmasını öneriyor. Kendinde bir tane var hem de Pike's Peak versiyonu. Ancak Amerika'da güya nakliye gümrük vs ile getirecek. İlk sazan benim, bizim Engin'e söyledim, elinde temiz bir Multistrada var, üstelik "kırmızı". Yeni bir motor almamaya kararlıydım ancak Trio tekrar biraraya geldi ve herkes motor sahibi olacak. Benim almamam olmaz. Üç aşağı beş yukarı derken Multistrada'yı aldım. Hoşuma da gitmedi değil. Hem çok güzel hatları var, tasarımı güzel, hem teknoloji harikası, 4 farklı modu var. Enduro, Naked, Sport, Touring modlarına dönüştürebiliyorsunuz. Ducati'yi kurtaran makine, Superbike şampiyonu makineyi almışlar, bir düğmeyle 158 hp ye çıkıp, şaseyi alçaltıp sport moda geçiyor, istersen 100 hp ye düşüp şaseyi yükseltip enduro moduna geçiyor. Fantastik bir makine. Bizim Engin'in ifadesiyle paranın alabileceği en fantastik en yüksek teknolojili makine.

Gerçekten çok kıvrak, hafif ve agresif. Üzerinde uysallaştırılmış bir Ducati supersport motoru var. İstediğinizde o vahşi moda geçiyorsunuz. Bir iki Şile, Ağva macerasından sonra 2 sene önce yarım kalan turu tamamlamak üzere program yapıyoruz. Rotamız : Antalya, Muğla, Aydın, İzmir, Bandırma'dan feribotla döneceğiz.

1. GÜN İSTANBUL -KEMER
12 Haziran Çarşamba günü sabah Antalya'ya yola çıktık. Toplam 800 km lik yolu Kemer'e kadar güzel bir hava eşliğinde aldık. Sabah erkenden önce Kütahya, Afyon, daha sonra Antalya'ya indik. Hava umduğumuzdan sıcaktı. Akşam üzeri saat 21:00 gibi Kemer'e indik. Daha önceden ayrılan otelimize yerleştik. Kemer'deki esnaflardan Tuğrul Abi sağolsun bize çok güzel bir akşam yaşattı, hem karanlıkta iner inmez denize girdik hem dükkanda oturduk yorgunluk kahvesi içtik hem de sonra Kemer'in en güzel restoranlarından ASPAVA da muhteşem antep mutfağını tattık. Herşeyin kalitesi süperdi. Tuğrul Abi herşeyimizle ilgilendi sağolsun.

2. GÜN KEMER - AYDIN
Sabah güneşin doğuşuyla kalktık Ahmet'le denize girdik su ve hava harikaydı, tüm yorgunluğumuz geçti ayrıca güzel de uyuduk. Biz denizdeyken Halil hala uyuyordu, gelip birlikte kahvaltı yaptık. Sonra da yola koyulduk. Kemer Kumluca arası ne kadar güzel! Bu sefer hiç ekip otosu da çevirmiyor. Geçen sefer muhabbet için önüne gelen durduruyordu.

Dağların arasından Kumluca'ya doğru iniyoruz herkes teyakkuzda dikkatlice gidiyoruz. Sol tarafımızda Akdeniz, yemyeşil çam ormanlarının arasında ilerliyoruz. Trafik yoğun değil. Ne konuştuğumuzu hiç hatırlamıyorum ancak manzaranın etkisiyle herkes etrafı seyirde.

Kumluca'dan Finike'ye geçiyoruz. Her taraf Sera çadırlarıyla dolu ancak bu sefer içi boş. Hava açık, dağlar hafif bir pembe renkle gözüküyor. Güneş henüz tüm şiddetiyle vurmuyor. Burada beni biraz endişe alıyor, çünkü geçen Antalya turu talihsiz bir kazayla Demre'de sona ermişti. Bir şey olmaz inşallah deyip yola devam ediyoruz. Finike'den geçtikten sonra muhteşem Demre yolu başlıyor, o muhteşem virajlara sardırıyoruz. O kadar keyifli ki ancak içimde bir tedirginlik yok değil. Yine de kıvrım kıvrım yollar, aklımızı alıyor, veriyoruz gazı, yatıra yatıra alıyoruz virajları.

Bu sefer geçenkinden kısa sürdü çünkü geçen seferde hem yağmur vardı hem de trafik. Bu sefer daha sakin bir rota oldu. Demre'den sonra Kaş'a doğru ilerliyoruz kaza mahallini arkadaşlara gösteriyorum. Orayı geçince bir rahat hissediyorum. Sonra Kaş'a oradan Kalkan'a sonra da Fethiye'ye doğru ilerliyoruz. Kaş'ta bir benzin molası verdik, motorları durdurup aşağı inince havanın ne kadar sıcak ve nemli olduğunu anladık. Terden sırılsıklam olmuşuz. Tam öğlen saati kaçacak yer arıyoruz. Bol sıvı alıp biraz serinleyip yola devam ediyoruz. Bu sefer Ölüdeniz'e...Hava öyle sıcak ki, asfaltın kavurucu sıcağı yerden, güneşinki üstten vuruyor... Bu konumda çok ilerleyemeyiz bu sebeple Ölüdeniz'e çıkıp Meri Otel'de bir kaç saat mola vereceğiz. Akşam serinliğinde devam ederiz.

Babadağın muhteşem heybeti önümüzde kıvrılarak ölüdenize çıktık hisarönünden aşağı inerken ölüdenizin o muhteşem mavisi aşağıda bize Motorları uygun bir yere çektik, eşyaları resepsiyona bıraktık, sonra bir saniye durmadan kendimizi Ölüdeniz'in sularına attık. Sonra hemen çıkıp yemek yedik. Resmen kendimize geldik. Sonra da şezlonglarda uyumaya çekildik. Ben boydan boya bir ölüdenizi geçip geri geldim toplam 30 dakika sürdü. Bu sırada tüm kaslarım, genzim açıldı resmen kendime geldim. Kollarım, elim, omuzlarım hepsi rahatladı. Ahmet'le Halil biz de geçelim dediler. Bu sırada ben biraz uyudum, saat 5 çayını içtim. Gelmelerini bekliyorum belki 2 saat oldu gelmediler. Merak da ettim. Önce karşıya geçmişler daha sonra yorulmuşlar mola vermişler. Bir de gelince dinlenme modu başladı. 2 saat vereceğimiz mola toplam  4 saate çıktı. 18:00 gibi otelden çıktık bu gece varabilirsek Kuşadasında kalacağız.

Yola çıktık ama plajdan döner gibi yorgun bir yer olsa da yatsak diye bakıyoruz. Bu halde Fethiye'den çıkıp yanıklar köyünden dağa tırmandık. Yollar harika, dağa çıkınca hava biraz serinledi. Yanıklar Göcek arası yollar da gerçekten harika. Bir taraftan yorgunuz ama bir taraftan da rotanın güzelliği çok cezbediyor.

Fethiye Aydın arası 254 km, oradan da Kuşadası 120 km bu kadar yolu bu yorgunlukla almamız zor gözüküyor. Halil yorulduğunu söylüyor ben kızıp ilerleyeceğimizi söylüyorum. Sıklıkla mola verince akşam iyice geç oldu. Aydın'ın girişinde, yolun kenarında bir köftecide durduk. Köfteci Baba güzel bir zeytin bahçesi içine kurulmuş. Yerler çimen, masalar ağaçların altında. Uzak köşede yolun karşısında müstakil beyaz bir bina, köfteleri pişirip getiriyorlar.Akşam saat 22:00 olmuş, kimsecikler yok. Adamcağız ailesiyle burada kalıyor ve burayı işletiyor. Hoş sohbet bir beyefendi, bizimle masada yemek boyunca oturdu, güzel sohbet ettik. Bize bu saatten sonra daha gitmeyin ilerde şoförler odasının bir oteli var. Orası temizdir gidin kalın dedi. Yemeği yedikten sonra - ki nasıl acıkmışız, o köfte nasıldı, o salatanın tadı ne muhteşemdi anlatamam- yola koyulduk. Yemeğin ağırlığıyla iyice uykumuz geliyor. Artık ilerleyemeyeceğimiz ve Kuşadası'na gidemeyeceğimiz kesin.

Biraz sonra Aydın girişinde şoförler odası otelini, dışarıda oturan insan profillerini gördük. Bir sürü kamyon binanın kenarına park etmiş, şoförleri kapıda oturmuşlar, okey ya da kağıt oynuyorlar. Bu sırada biz kırmızı ışıkta durup onlara bakıyoruz, onlar da bize. Bu resme çok uymayacağımızı düşünürek yola devam ediyoruz. İlerde Anemon otelini görüp giriyoruz, resepsiyondaki görevli hiç yerin olmadığını söylüyor merkezde Aydın Otel varmış orayı arayıp yer var mı diye soruyor. Oradan da olumsuz cevap alıp ortada kalıyoruz. Görevli "merkezde küçük oteller var, oraya gidin" diyor. Gece saat 23:30 olmuş. Motorlara binip şehir merkezinde 3 yıldızlı otellere gidiyoruz. Yer var ancak ya çok bakımsız ya da klima yok. Birinde görevli çocuk "abi isterseniz size kral dairesini vereyim ama 65 TL nizi alırım" diyor. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Temiz olsa hiç sorun yok 3 yıldızlı otel ve kral dairesi var.

Şehrin merkezine doğru motorlara binip devam ediyoruz. Bu arada bir sürü alternatifleri konuşuyoruz acaba öğretmen evine gitsek, yoksa emniyetin misafirhanesi var mı? vs vs Dondurmacı görmüştüm o saatte canım dondurma çekiyor. Motorları çekip dondurma yiyoruz. Karşıda bir cami var, önünde de güzel bir park. Artık o kadar çok uykumuz gelmiş ki bir şey demeseler de şu parkta banklara uzansak diyoruz.

Biraz sonra aklıma Anemon oteli aramak geliyor " özel suit vs var mı diye sordum. 2 yataklı büyük bir suitlerinin olduğunu söylediler. Bir yatak daha atın hemen geliyoruz dedik. Gece 12:30 gibi otele girdik. Odaya sadece özel bir asansör gidiyor, böylelikle trio üçümüz aynı odada kalıyoruz. Ahmet " abi ben horlarım aynı odada nasıl kalacağız diyor ben de ben hiç uyuyamam biz önce uyuyalım sen az sonra uyu diyorum" o biraz bekliyor. Yatağa girip hemen uykuya dalıyoruz, sabah Ahmet bana "abi bu gece sen çok horladın" diyor. Gülüşüyoruz. O yorgunlukla kim olsa horlardı. Çok uzun çok aktiviteli bir gün geçirdik.

3. GÜN AYDIN-BANDIRMA

Sabah kahvaltıdan sonra yola koyulduk Aydın'dan İzmir otoyoluna kıvrıldık, burada herkes tüm hünerlerini gösterdi, hatta makineleri değiştirdik sırayla denemek isteyen hepsini denedi. Ben sport mode da kullandım 280 km/s ye kadar çıktık Ahmet'in K 1200 R si resmen kudurdu. İzmir'in çıkışındaki kıvrımlı yolu çok sevdim. Öğlen saat 13.00 gibi Manisa'ya geldik. Gelmeden Köfteci Ramiz'in merkez üssünde yemek yedik.

Daha sonra Bandırma'ya doğru yola çıktık. Halil'in akşam saat 22:30 da Sabiha Gökçen'den uçağı var. Bu sebeple ne yapıp edip Bandırma'daki 19:00 feribotuna binmemiz gerekiyor. Molada biraz fazla zaman kaybettik ayrıca Manisa'dan itibaren sürekli trafik ışıklarının olduğu bir rotada gidiyoruz.  238 km lik yol kabusa dönüşüyor. Radar ihtimaline binaen fazla hız da yapamıyoruz. Ayrıca trafikte tehlikeli de olduğunu düşünüyorum. Bir zaman sonra Halil kızıp öne geçiyor ve ortalama 180 km/s ile trafik cezası pahasına liderliği ele alıyor. Biz Halil'in arkasından takip ediyoruz.

Gerçekten de ucu ucuna yetişiyoruz. Biz Feribota bindik ve kapılar kapandı. Bu halde önce Yenikapıya, geldik daha sonra Eminönünden Harem'e feribotla geçtik. Yine çok maceralı bir rota oldu.
Harem'e geçerken

Bir sonraki turda görüşmek üzere...