Monday, June 21, 2010

2.TEK BAŞIMA MACERAM (Bolu Dağı)







İçimden Bir Ses "Al kendini Git" Dedi

Bugun 20 Haziran 2010 Pazar dun Ankara'ya hasta olup bir arkadasin sunnetine gidemedigim icin icimdeki motor aski gun boyu kemirdi durdu. Ne güzel Ankara'ya motorla gidecektim. Grip olunca eşim göndermedi. O gün sanki çok önemli bir şeyi kaybetmiş çocuk gibi pısıp durdum. Kendi kendime sabah kalkip bolu ya da Edirne'ye gidecegim dedim. Dediğimi de yaptım.

Ben tek basima yola cikmaktan aslinda korkuyorum ama birilerini ayarlamak da cok zor oluyor. Bu sebeple artik gidip gelinebilecek uzakliklara kendi basima gitmeye karar verdim, gunluk max 500 km.

BOGAZLAR MEVZUU

Gece google mapsten rotalara baktim sonra da garantili olsun diye bolu dagini tercih ettim. Nihai rota Ismailin yeri bolu dagi tesisleri. Tabii, şimdi kim Edirne'ye kadar 280 km yol gidip de garantili lezzetli kahvaltı bulabilir? Hiç riske atmayacağım doooğru Bolu Dağı Tesisleri otabandakine yok.

Evden Kaçiş

Saat 08 45 gibi uyandım. Baktim herkes uyuyor. Kaçmak için ortam çok müsait. Bir bardak sut ictim garaja indim. Hava sicak, tam techizatli giyinmek bunaltacak gibi.

Icligimi giydim, balaklavami taktim, pantolon, bot vs herseyi giyince herhalde sicaktan cok bunalacagim diye dusundum.

Saat 09 30 gibi Cekmekoy'den yola ciktim, IMES in arkasindan otobana baglanmak için Çekmeköy'den arka yola dönüyorum.

Yeni tatil oldu yollar cuma cumartesi cok kalabalikti insallah simdiye pek kalabalik kalmamistir diye dua ediyorum.

OTOBANA BAGLANANA KADAR DIKKAT


IMES'I otobana baglayan araka yolun kucuk tunelinden gecerken onumde bir otobus yavasca ilerliyor, tunel cikisinda otobana donerken iyice yavasliyor. Soldanda bir minibus hizla saga gecmeye calisiyor. Neyseki beni gordu, kornayla uyardim biraz da sitem ettim. Allahtan adam orta yasli biri, kompleksli kendini spor araba kullandigini sanan genc servis şoförlerinden degil. Bu tipler bazen yuru de gidelim dusuncesinden, bazen senin ne isin var bu trafikte? tavrindan bazen de sirf sinir olduklari icin sikistiriyorlar. Maalesef memlekette bu da adamdir, colugu cocugu vardir biraz dikkatli kullanalim diyen sofor sayisi az.

Neyse adamlari bir boslukta gecip giselere yoneldim, artik OGS yi okuturken cebimden cikartabiliyorum.

GISELERDEN SONRA

Hava uful uful esiyor, gunes yukseliyor, kendimi ucar gibi hissediyorum. Ruzgar icimden gecerken derdi/tasayi da alip goturuyor. Ne guzel bir an diye dusunuyorum. Ben bu motora binmeyi gercekten seviyorum ya! Uyuyan uyusun, varsin biraz da tehlikeli olsun, bu heyecan beni ben yapiyor.


Gebzeyi rahatlikla geciyorum, biraz trafik var. Tatile daha dikkatli zamanda cikmak isteyen aileler yolda. Cocuklarin okulu bitti ya herkes mutlu mesut tatile gidiyor. Çocuklar el sallıyorlar. Hızım ortalama 140 kms, bu hızda motor kişiliğini buluyor. İnanılmaz bir keyif anlatamam.

Dilovasindan gecerken trafik biraz yavaslıyor,otomobiller kamyon konvoyunu geçiyor ben bazen soldan, bazen de servis yolundan gecip kontrollü bir sekilde konvoyu geciyorum. Herşey aşinalıkla, Dilova'sından oldum olası korkmuşumdur ama artik buradan geçerken daha az endişe duyuyorum.

Sirasiyla,hendek tuneli sonra korfez derince ve tunelleri gectim. Tunellere girmeden virajlarda asfalti traslamislar, neden boyle yapiyorlar bilmiyorum. Ancak donerken zeminin bu kadar puruzlu olmasi motor icin iyi degil. Hizimi yavaslattim yavaş yavaş sağa emniyet seridine gectim orayi traslamamislar. Yol dar ve virajlı, ayrıca araçlar çok hızlı seyrediyorlar. Sağa geçmek biraz zaman alıyor.

Tünelleri geçtikten sonra sicak bastırıyor, yavas yavas rehavet cokuyor, sabit hizla duz yolda giderken insanin dikkati daha cok kayboluyor. Boyle durumlarda hizi bir sureligine artirip azaltiyorum. Malum dikkati en cok artiran sey stres.


Bu sefer yolda sik molalar vermeyecegim. Gidebilirsem Boluya kadar devam.

Kapışma

Yolda bir beyaz bir mersedes clk ile kapisiyoruz. Ama cok centilmence, beni sikistirmiyor. Virajli ve yokuslu yollarda o beni geciyor duzluklerde ben onu. kapışmada ortalama hizim 120 - 140 civarinda, mersedes bazen 180 kms ye çıkıyor bazen de ben onu 200 kms ile geçiyorum. Kurallarıyla kapışmak zevkliymiş.

PAN WEAVE

Sapanca'nin duzluklerine cikinca internetten okudugum Pan Weave dedikleri seyi test etmeyi dusundum. Arka ust canta (top box) buyuk oldugundan 180 kms nin uzerinde Pan'in bir turbulansa girdigi ve guvenli olmadigi yaziyordu. Bu yuzden Ingiltere'de bir polis olmus ve teskilat Pan'dan vazgecmis.

Duzluge gelince verdim gazi 180 kms de bir sey olmuyor 200 kms de henuz gazi kesmedim 220 kms de bir titreme basladi. Gercekten cok garip on ve arka duzenli rezonansa girer gibi titremeye basladi (shake), aslinda kontrol etmek zor degil ancak bilmeyenin panik yapabilecegi bir durum. Hele bir de ani bir gelisme olursa kontrol cok kolay kaybedilir. Neyse az panik olup hizi kontrollu bir sekilde dusuruyorum.

Sapanca'nın uzun düzlüğünde giderken 2 kere dönerken de 3 kere 200 kms ye çıktım. Hepsinde titreme oldu aslında bu Pan Weave mi yoksa rüzgardan mı kaynaklanıyor anlamak zor ama ön ve arkanın birbirinden ayarı bir şekilde shake olması çok garip. Çözüm basit gazı kesip tekrar 180 kms ye düşüp gaz vermeye başlıyorsunuz motor hemen toparlıyor ama o halde gaz kesip boşta gitmek çok tehlikeli.

Pan European çok güvenli bir motor Pan Weave yüzünden Pan dan vazgeçilmez cunku 180 kms nin uzerinde gitmek zaten hem cok ruzgarli, hem coK dikkat kesilmekten cok yorucu, hem de yollarin % 80 i bu hiz icin uygun degil. Dolayisiyla dunyayi dolassaniz bile 200 kms nin uzerinde motor kullanmak zaten bir cesit delilik ve olume davetiye cikarmak. Bu hiza sadece zevk icin, en uygun yol ve hava kosullarinda kisa sureligine cikilabilir. Yoksa bu hiza cikmak gercekten delilik, hem TR yollarini ve soforlerini dusununceduble delilik, sorumsuzluk.

Pan'la 150 kms de gitmek çok keyifli ama rüzgar yoksa, bir de trafik yoksa. Yolda hem çok rüzgar var hem de trafik, bu yüzden 130 kms ye sabitliyorum. Sıcaktan botlarım ısınıyor, kask da bunaltmaya başladı. Benzin göstergesi Kaynaşlı'ya 8 km kala yanmaya başladı. Daha 40 km yeter gözüküyor ama benzinsiz FSM köprüsünün ortasında kalmayı başarabilmiş birisi olarak risk almıyor TURSAB tesislerine Petrol Ofisine dönüyorum. Adamla konuştum 97 oktan yokmuş, çıkışa ne kadar var dedim 6 km dedi. Ben de tekrar yola devam ettim.

Bolu Dağı otobüs yolculukları ve kışın yaşanan olaylar nedeniyle korkulan bir yer. Tünel açıldıktan sonra trafiği azalmış. Bir çok tesis kapanmış yavaş yavaş döne döne dağı tırmanmaya başlıyorum. Manzara muhteşem, mavi az bulutlu bir gökyüzü, tepede koyu yeşil çam ormanları, arada bir yeşil düzlükler, içine serpiştirilmiş köy evleri. Ne iyi ettim diyorum kendi kendime, bu temiz havayı ciğerlere çekmek bile çok yorgunluğa değiyor.

Az sonra son durağım İsmail'in Yerine geliyorum, görevliler her zamanki gibi ilgili ve güleryüzlü, girişe yakın gölge bir yere parketmeme yardımcı oluyorlar. Uzun yoldan sonra parketmek kolay olmuyor, malum sen yorgunsun, motor 304 kg ufak bir dikkatsizlikte motoru devirmek işten değil. Neyse stop ettim, kaskı ve montu çıkardım, çantaya yerleştirdim. Evden getirdiğim şort ve tişörtü, ayrıca terlikleri aldım uygun bir yerde değiştirdim. Öyle bir terlemişim anlatamam, pantolon ve botlardan buharlar çıkıyor ama şimdi şortu çekip şıpıdı şıpıdı terlikleri giyince keyfim yerine geldi. Eşyaları çantaya koydum, şimdi sıra geldi günün mükafatına. Saat 11 55...

Kahvaltı

Şöyle yola bakan yerden güzel bir cam kenarı seçtim, kahvaltım geldi, keyfime değmeyin... Bal, kaymak, sucuklu yumurta, yoğurt, köy peyniri oooooh. Güzelce kahvaltımı yaptım saat 12 30 a gelmiş. Bu sırada günlük notlarını tutuyorum, yanımdaki masalarda çocuklu aileler, kimi yeni gelip oturuyor, kimi kalkıyor. İnsanlar gülüyor, yan masada bir çocuk zırlıyor. O'na bir gülücük atıyorum, birazcık susup kısa bir süre bekliyor, sonra daha da sesli ağlıyor.

3-5 bardak çaydan sonra serinlemek için güzelce elimi yüzümü yıkıyorum, yayla suyu insanı kendine getiriyor. Sonra tesisin etrafında bir kaç tur yürüyorum, köşede ahşap el işleri satan bir tezgah var. Onları inceliyorum, bana göre şeyler yok. Bir kaç tur attıktan sonra ufak ufak yol hazırlıklarına başlıyorum. Vazifeden sonra alış veriş yapıp motorun yanına iniyorum.

Yol boyunca araba gibi bir çok sinek ön cama yapışmıştı temizlikçi arkadaş camları güzelce silmiş. O'na teşekkür edip, üstümü giymeye gidiyorum. Pantolon, kask ve botlar havalanınca rahatlıkla tekrar giyiyorum. Motorun yanına ufak bir kalabalık toplanmış. Bir tane eski motor teknisyeni orta yaşlı bir abi var. Teknik sorular soruyor, tork'u ne kadar? Motor V mi ? Şaftı DOHC mu vs vs. Bilebildiğim kadarıyla soruları cevaplıyorum. Başlıyor bana motorları anlatmaya. Müsaade isteyip yola koyuluyorum. Saat 13 45. Dağ istikametine 50 mt gittikten sonra sola dönüş var. Güzelce bir dönüş, İsmail'in Yerindekilere bir selam, yola devam.

Kıvrıla kıvrıla dağı indim, gerçekten yol çok zevkli, aşağı indikçe sıcaklık artıyor, gişelerden sonra baktım sıcaklık 33 derece. Kaynaşlı Sapanca arası çok güzel yollardan biri, trafiği çok ama genelde uzun düzlükler. Burada hızımı 150 kms ye sabitleyip Körfez'e kadar devam etmeyi düşünüyorum. Bir kaç yerde daha Pan Weave test ediyorum.

Sıcağa 130 km kadar dayanabildim ileride bir grup motorcuyu geçip Shell tesisine girdim. Gölge bir yere seçtim biraz su içip, motorcularla biraz muhabbet edip tekrar yola koyuldum.

Körfez yolu çok kalabalıktı, sıkışık bir trafikte bir sürü kamyon, minibüs birbirini sollayınca çoğunlukla emniyet şeridinde devam ettim. Rüzgar hala çok.

Ortalama 150 kms hıza alışınca körfez, hendek, dilovası yolu eziyete dönüşüyor. Saat 16 00 gibi gibi eve geliyorum. Allah'tan tam zamanında eve gelmişim 1 saat geç kalsam fırtına başıma kopacakmış.

Tekrar görüşmek üzere