Thursday, September 02, 2010

SONUNDA BU DA OLDU


Ağustos ayı boyunca motoru çeşitli sebeplerden dolayı yatırdım. Orta sehpada duruyordu. Eylül'ün serinliği gelince bugün işe motorla gideyim. Dedim, depoyu en son 1 ay önce doldurmuşum, benzin iyice azalmış. Göstergede tek şerit gösteriyor. Her zaman belirli yerlerden kaliteli 98 oktan benzin almaya çalışıyorum. Neyse sabah çıkarken herzamanki gibi Zincirlikuyu'daki Shell istasyonundan alırım diye basıyorum gaza.

Motora binmeyi özlemişim gayet güzel geliyor hatta bayram sonrası referandum boşluğunda 2 günlük bir program yapmayı düşünüyorum. Altunizade'yi geçtim, köprüye giriş yaptım, en sol şeritte tam gişelerin hizasını ortalama 70 km/s hızla geçerken motor teklemeye başladı ve aniden durdu. Arkadan bir araba aniden fren yapmak zorunda kaldı. Ben soldaki tellere yaklaşacak şekilde durup dörtlüleri yaktım. Benzin göstergesi 40 km gösterirken, benzin bitti ve motor durdu. Oldukça heyecanlandım. Allahtan trafik yavaş seyrediyordu. Bana göre arabalar daha yavaş gidiyorlardı.

Karşıya geçmeden önce kendimi korumaya almayı düşündüm çünkü arkadan arabalar gelmeye devam ediyorlardı. Yavaş yavaş karşıya geçtim ve nöbet tutan polise durumu anlattım. O hemen ilerideki devriye arabasını çağırdı. Birden araçtan 5 polis birden indi. Ben o arada hem derdimi anlatıyorum hem de gelip geçmekte olan motokuryelere benzin var mı diye soruyorum.

Polisin biri ben trafiği durdurayım sen motoru al bizim park alanına gel dedi. Köprüye girmeden solda hep bekledikleri yeri kastediyordu. Tam o sırada bir motokurye geçiyordu, sorunca benzin var bir yerde vereyim dedi. Polisler yola durdular bütün trafiği durdurdular kocaman köprüden Avrupa yönüne tek araç geçmez oldu. Hemen motora binip, diğer arkadaşın da yardımıyla motoru ters çevirdim ve eğimin yardımıyla boşta park alanına kadar yavaş yavaş ayağımla ittim. O an çok muhteşemdi, tüm trafik durmuş beni bekliyordu. Köprüdeki tüm trafiği durdurmuştum. Herşey 3-5 dakika içinde olup bitivermişti.

Park alanına gelince motoru sola çektik, tüm polisler yerlerine gittiler, arkadaşa bidonumu verdim, depo bağlantı hortumundan 5-6 litre benzin verdi. Doldurup çalıştırdım.Donup ise devam ettim. Film gibi bir gundu vallahi.

Friday, July 02, 2010

ISTANBUL'A DONUS






1 Temmuz 2010 günü sabah 05 00 civarında kalktım aslında pek iyi uyuduğum söylenemez. Gece boyunca kolum ağrıdı, dün fazla yüklenip motoru kaldırınca akşam üstü ağrımaya başladı ve gece boyunca devam etti. Ayrıca yolun derdine düştüğüm için yatakta dönmeye başladım daha sonra da kalkıp hazırlanmaya karar verdim. Odadan çıktığımda saat 06 00 olmuştu. Aşağıya garaja indim hava biraz serindi dağa çıkacağımdan kışlık montu giymeye karar verdim, motora eşyaları yerleştirdim, motoru çalıştırdım ve otelin girişine çıktım. Üzerimde kıyafetlerle resepsiyona gelip ben çıkış yapıyorum dedim işlemlerimi yaptılar. Kahvaltı 06 30 gibi hazır olacakmış. Resepsiyondaki görevliye bir bardak süt verebilirler mi? dedim, bellboy verebilirler efendim dedi. O halde restaurant a girdim baktım THY pilotları dışında kimse yok. Onlar da kahvaltı yapıyorlardı. 2 bardak süt içip bir dilim kek yiyip hemen çıktım. Yolun tarifini alıp İstanbul yoluna bağlandım. Saat 06 30 civarında İstanbul yolundaki Shell den benzin aldım. Kızıma da Toy Story 3 ün karakterlerinden birini hediye aldım.

Hava açık 17 c civarında yağmur gece de yağmış, yollar hala ıslak ve sabah mahmurluğuyla dikkatsizlik yapan bir sürü şoför var. Sıcaklık yukarı çıktıkça düşüyor önce 15 c ye düştü Cankurtaran, Çamlıdere arasında 12 c ye kadar indi. İyi ki kışlık montu giymişim.

Yukarı Kızılcahama çıkışına doğru çıkarken hava sisleniyor malum güneş doğalı çok olmamış güneşin etkisiyle sıcak soğuk farkı hemen sis yapıyor. Yerler nemli ancak bu kısa sürüyor çünkü gölgede kalan yer az ve güneş oldukça yükselmiş durumda.

Cankurtaran'daki tabelayı görünce durup bir fotoğraf çekiyorum bu sefer motoru yola dikine parkediyorum yoksa kaldırmamın mümkünü yok. Sıcaklık 12 C oldukça serin bir de hız yapınca bayağı soğuk oluyor. Yol boyunca beni zorlayan çıkmıyor, Cankurtaran'ı rahat tırmanıyorum.

Uykum yok ama mahmurluk var bir de sabah refleksler zayıf oluyor. Ayrıca güneş doğarken radyasyon seviyesinin en yüksek olduğu zaman insanı uzun yolda uyuşturuyor. Bu sebeple kendimde miyim? Dalıyor muyum takip ediyorum. Cankurtaran'dan sonra sırayla Çamlıdere, Dörtdivan yolundan geçiyorum yerler hafif nemli ancak lastikler iyi durumdalar yol tutuşları gayet iyi.

Öğle yemeğinde Maçka Borsa Lokantasında olacağım. Bu sebeple eve saat 11 00 gibi ulaşmalıyım. İsmail'in yerinde durup kahvaltı yapacağım diyorum ama orası buradan kaç km bilemiyorum. Dörtdivan'dan inerken yol sisleniyor dörtlüleri yakıp hızımı 100 kms ye düşürüyorum. Sis 5 km kadar sürüyor ancak bir yerde iyice yoğunlaştı bir arabanın arkasına geçip uygun mesafede takip ediyorum. Açılınca gazlayıp devam ediyorum.

Ortalama hızım 140 kms civarında tüneli geçip Taytem'e varmak ne kadar alır bilmiyorum ama uzun süre gitmeme rağmen İstanbul hala 280 km yazıyor. Canım sıkılıyor sabrım düşüyor. Neyse bir zaman sonra Bolu çıkışlarına rastlıyorum demek ki tünel uzak değil diye düşünüyorum. Gerçekten bir zaman sonra tünele geliyorum hava 15 c ye kadar çıktı hava açık aşağısının sıcak olacağı belli. Tüneli geçtikten sonra bir yerde hafif kayıyorum yolun ortasında asfaltı aktığı ve öylece kaldığı anlaşılıyor çok ufak bir çizgi halinde damar gibi bir şey oluşmuş. Motora binince en küçük ayrıntı bile önemli oluyor.

Aşağıya Kaynaşlı'ya inince sert rüzgar başlıyor. Hatta bir yerde dönerken beni yarım şerit sola fırlattı ödüm koptu desem yeridir.Rüzgar sertleşince yol eziyete dönüşüyor ne zaman nerden vuracak belli değil. Hızımı düşürmem lazım ama sabırsızlıktan biran önce gideyim diye bakıyorum. İstanbul'a 200 km den fazla olması da canımı sıkıyor. Neyse Taytem'e gelince ne durumda olduğuma baktım Shell'e kadar devam edeyim diye karar verdim. Taytem'i geçtim sonra sırayla Sapancanın gölünü sonra da düzlüklerini geçtim hava 25 c ye kadar çıktı. Biraz yorgunum dikkatim azalıyor, sıcaklık artıyor hafif terliyorum, susuzluk var, tansiyonum düşüyor. Bu durumda her türlü hata yapılabilir. Daha fazla zorlamadan Shell'de tek molamı veriyorum. Elimi yüzümü yıkayıp rahatladım, biraz jimnastik hareketleri belim ve sırtım için, bir kutu pinar süt içtim, benzini fulledim ve yola çıktım.

Yol uzadıkça uzuyor, uyuyamadığıma sinir oluyorum, öğle yemeğini iptal etmediğime pişman oluyorum, canım sıkılıyor. O halde bazen hızlanıp bazen yavaşlayarak hem tünelleri hem hendeki hem körfezi geçmişim. Karşıma Dilovası gelince rahatladım yokuş bir kalabalık bilemezsiniz. 2 şeridi birbirini sollayan kamyonlar kapatmış, en sol şeridi de kırmızı eski bir lada niva kapatmış. 3 şerit yol ağır ağır gidiyor arkada bir sürü otobüs ve arabalar. Neyse emniyet şeridine yöneliyorum ve hepsini geçiyorum. Gebze düzlüğüne gelince rüzgar adam düşürecek gibi esiyor. Valla yolculuk böyle eziyete dönüşürmüş, görüp anladım.

Hızlansam rüzgar rahat vermiyor, yavaş gitsem sıcak tepeme vuruyor, velhasıl bu halde gişelere kadar geldim, gişeleri geçince dudullu girişinden Çekmeköye girdim. Otoparkta üstümü değiştirip eve çıktım hanım uçakla geldiğimi sanıyor tabii ben perişan haldeyim. Hemen banyoya girip, traş olup üstümü değiştirip işe gidiyorum. Tekrar motora binince hiç konfor vermedi arabayı işyerinde bırakmışım 15 gündür garajda yatıyor. Ben 1 aydır neredeyse hergün işe motorla gidip geliyorum.

Dostlar kısacası, uzun yola planlı programlı gitmek lazım ayrıca başkaca hiçbir program olmamalı. Dinlenmek istediğin yerde dinlenecek işin keyfini kaçırmayacaksın. Motorla bir yere yetişilmiyor, yetişilse ya başa iş gelir ya da benim gibi fazlaca hırpalanır, zevki eziyete dönüştürürsünüz.

kalın sağlıcakla

Thursday, July 01, 2010

3. TEK BAŞIMA GEZİM (ANKARA)





ANKARA ANKARA GUZEL ANKARA
Bugün 30 Haziran 2010 Çarşamba, Ankara'ya gitmem gerekiyor ancak programım öğleden sonra 15 30 da. Şimdi kim uğraşacak öğlende havaalanına git, trafiğe takılmamak için erken çık 1 saat uç sonra 1 saat havaalanından tekrar Aydınlıkevlere git vs vs.

Bu sebeple koskoca günün ortasında seyahat etmektense kimseye haber vermeden motorla gitmeye karar veriyorum. Saat 09 30 gibi evdekileri öpüp her zamanki gibi bir bardak süt içip çıkıyorum yola. Hava kapalı ama olsun yol yağmurlu gözüküyor ancak ben bir kere niyeti bozdum. Ne olursa olsun gideceğim.

Otobana çıkıyorum hava ne sıcak ne de soğuk çok uygun bir hava, yol biraz kalabalık. Yolda ilk tabelamı görüyorum Ankara 410 km yazıyor. İlk defa bu kadar uzun yola çıkıyorum bakalım dayanabilecek miyim? 130 kms hız sabitle sakin sakin ilerliyorum Gebzeye doğru rüzgar başlıyor.

Gebzeye kadar ciddi trafik vardı herhalde işe gidenler ve Gebze Sanayii ye gidenler. Gebzeden sonra yol sakinleşiyor. Biraz heyecanlıyım, çünkü motorla gittiğimi kimse bilmiyor. Etrafı seyrede seyrede ilerliyorum, havada bulutlar çok bazı yerlerde koyu bulutlar var yağmur yağacağı belli ancak henüz yerler kuru. Böyle yavaş yavaş İsmail'in Yeri Taytem Tesislerine kadar geldim. Burada 40 dakika durup güzel bir kahvaltı yaptım. Aslında bir sürü yolum var ama hala yola koyulma derdindeyim, sanki 5 dakika daha otursam olmuyor. Bu nasıl bir hırstır ya rabbi!

Sapanca Gölünü geçerken benzin göstergesinde 2 çubuğun kaldığını görüyorum. TURSAN'da 97 oktan benzin olmadığını daha önce Bolu'ya gelirken öğrenmiştim bir sonraki servis alanı 80 km yazıyor. 80 km idare eder mi bilmiyorum , göz ucumla kaç çubuk var onu sayıyorum. Toplam 8 çubuk var, kafamdan hesaplamaya çalışıyorum, 29 litre depom var. Her çubuğa yaklaşık 3,5 litre benzin düşüyor, bir depoyla 350 km gidiyorum. Demek ki her çubuk 43 km götürüyor. Demek ki yetermiş diye bir kanaate kapılıyorum. Kaynaşlı sapağına gelince ani bir kararla çıkıp benzin almaya karar veriyorum ve ilk Shell istasyonundan benzin alıyorum. Artık hep Shell den alıyorum, shell smartcard aldım aynı zamanda KGS özellikle. Bir sürü promosyonu var.

Geri dönüp tekrar otobana giriyorum, tünele kadar kıvrıla kıvrıla yollardan geçiyorum hava iyice kapanmaya başlıyor. Belli ki ileride yağmur başlayacak. Bu sebeple kışlık montu çantada uygun bir yere koydum yağarsa hemen yazlık montla değiştireceğim. Yolda yeşillikler içinde süper manzaralar var, ah ne güzel olurdu giderken foto çekebilecek bir aparatım olsaydı, en azından tek elimle cep telefonundan bazı fotolar çekebilseydim. Daha sonra şöyle bir şey geliyor aklıma gözümüz ekran olsa ve bir alet gözümüzün içinden çekmek istediğimiz kareleri dijital olarak kaydetse. Eminim bir gün olacak!.

Tüneli geçiyorum geçerken iki tane jip benimle yarışıyorlar. Biri Almancılara ait bir Mercedes diğeri Land Rover. Tünel içinde herkes yavaşlıyor ben geçip gidiyorum. Yol uzun olduğundan hız yapmıyorum hem uzun yol git hem hız yap sonra da yorgunluktan bayıl.

Bolu çıkışlarını geçiyorum hem batı hem doğu hava iyice kararıyor ileride Dörtdivan civarında bir yer iyice toz duman halinde orada fırtına olduğu belli inşallah yola denk gelmiyordur diye dua ediyorum. Bakıyorum yol fırtınanın yanından teğet geçiyor. Dört Divan - Çamlıdere arası yağmurlu bazen çiseliyor bazen de sağanak yağıyor. Hafif çise başlayınca sağda durup montumu değiştiriyorum. Sıcaklık 18 c ye kadar düştü. Artık yağmur başladı bakalım daha da hızlanacak mı? Olmazsa bir yerde durur beklerim diye geçiriyorum içimden. Hızımı 100 kms civarında tutuyorum yanımdan bir sürü araba geçiyor ve geçerken bir sürü su sıçratıyor görüş alanı daralmaya başladı. Bu sürede dikkatimi maksimuma çıkarıyorum.

Çamlıdere'ye yaklaşırken yağmur artıyor ve görüş mesafesi 5 mt ye kadar düşüyor. Özellikle öndeki otobüs ve kamyonların arkalarındaki su bulutları işi zorlaştırıyor. Bu arada virajlarda kayacak mıyım diye fevkalade dikkat ediyorum. Çamlıdere - Cankurtaran arasında yağmur devam ediyor. Cankurtarandan itibaren yol ıslak ancak yağmur duruyor ben de fırsattan istifade solda emniyet şeridine parkedip bir kaç fotoğraf çekiyorum. Yoldan geçerken kamyoncular selam veriyorlar, ben de onlara selam veriyorum. Yol ters eğimli olduğundan motoru doğrultamıyorum gerçekten çok ağır bir motor. Neyse bir yüklenmeyle doğrultmayı başarıyorum ve yola devam ediyorum. Buradan Ankara gişelere kadar yol kıvrım kıvrım ve çok güzel manzaraları var. Fırsat bulduğum yerde yine durup fotoğraf çekiyorum ama bu sefer durduğum yere dikkat ediyorum ve motoru yola paralel değil dikine parkediyorum.

Aşağı doğru inerken yol ıslak olduğundan hep temkinli olarak iniyorum ama bildiğim yollar çok fazla bir endişem yok. Saat 14 00 gibi Ankara'da olacağım belli. Yolda araçlar aşağıda radar çevirmesi var diye selektör yapıyorlar. Nasıl olsa beni durdurmazlar. Aslında iyi yağmur yedim ama özel kıyafetler olunca hiçbir sorun çıkmıyor. Gösterge dahil heryerde su damlacıkları var.

Aşağı inince hava ısınmaya başlıyor. Montum da beni rahatsız etmeye başlıyor. Gişelere kadar idare edip polislerin çevirmesini geçtikten sonra uygun bir yerde durup montumu değiştiriyorum. Sıcaklık tekrar 23 c ye çıktı. Gişelerden sonra biraz hızlanıp şehir merkezi çıkışından çıkıyorum. Yorulduğumu hissediyorum artık aklımda tek bir şey var, sıcak bir duş alıp üstümü değiştirmek ve biraz dinlenmek.

Göksu Park yolundan Ankara şehir içine bağlanıyorum. Yol çok uzun geliyor bir de çok fazla trafik var. Neyse alt geçitlerden teker teker geçip AnkaMall'un oraya kadar geliyorum. Otelin kenarına park edip resepsiyona giriyorum. Saat 14 30.. Kıyafetlerimle resepsiyona gelince görevliler dikkatlice bakıyorlar. Asıl işi odaya çıkınca anlıyorum yoldaki is pastan yüzüm bayağı bir siyah olmuş. Duşumu alıp kıyafetlerimi değiştiriyorum. Ohhh ! Dünya varmış. Şimdi işe gidip toplantılara başlayacağım.

Saat 15 00 te kampüse doğru yola çıkıyorum akşam saat 22 00 ye kadar kampüste çalışmamız sürdü. Oldukça yorgun olduğumdan uykuya hasret kalıyorum. Saat 22 50 de yatağa girdim. Sabah erkenden yola koyulacağım.

Monday, June 21, 2010

2.TEK BAŞIMA MACERAM (Bolu Dağı)







İçimden Bir Ses "Al kendini Git" Dedi

Bugun 20 Haziran 2010 Pazar dun Ankara'ya hasta olup bir arkadasin sunnetine gidemedigim icin icimdeki motor aski gun boyu kemirdi durdu. Ne güzel Ankara'ya motorla gidecektim. Grip olunca eşim göndermedi. O gün sanki çok önemli bir şeyi kaybetmiş çocuk gibi pısıp durdum. Kendi kendime sabah kalkip bolu ya da Edirne'ye gidecegim dedim. Dediğimi de yaptım.

Ben tek basima yola cikmaktan aslinda korkuyorum ama birilerini ayarlamak da cok zor oluyor. Bu sebeple artik gidip gelinebilecek uzakliklara kendi basima gitmeye karar verdim, gunluk max 500 km.

BOGAZLAR MEVZUU

Gece google mapsten rotalara baktim sonra da garantili olsun diye bolu dagini tercih ettim. Nihai rota Ismailin yeri bolu dagi tesisleri. Tabii, şimdi kim Edirne'ye kadar 280 km yol gidip de garantili lezzetli kahvaltı bulabilir? Hiç riske atmayacağım doooğru Bolu Dağı Tesisleri otabandakine yok.

Evden Kaçiş

Saat 08 45 gibi uyandım. Baktim herkes uyuyor. Kaçmak için ortam çok müsait. Bir bardak sut ictim garaja indim. Hava sicak, tam techizatli giyinmek bunaltacak gibi.

Icligimi giydim, balaklavami taktim, pantolon, bot vs herseyi giyince herhalde sicaktan cok bunalacagim diye dusundum.

Saat 09 30 gibi Cekmekoy'den yola ciktim, IMES in arkasindan otobana baglanmak için Çekmeköy'den arka yola dönüyorum.

Yeni tatil oldu yollar cuma cumartesi cok kalabalikti insallah simdiye pek kalabalik kalmamistir diye dua ediyorum.

OTOBANA BAGLANANA KADAR DIKKAT


IMES'I otobana baglayan araka yolun kucuk tunelinden gecerken onumde bir otobus yavasca ilerliyor, tunel cikisinda otobana donerken iyice yavasliyor. Soldanda bir minibus hizla saga gecmeye calisiyor. Neyseki beni gordu, kornayla uyardim biraz da sitem ettim. Allahtan adam orta yasli biri, kompleksli kendini spor araba kullandigini sanan genc servis şoförlerinden degil. Bu tipler bazen yuru de gidelim dusuncesinden, bazen senin ne isin var bu trafikte? tavrindan bazen de sirf sinir olduklari icin sikistiriyorlar. Maalesef memlekette bu da adamdir, colugu cocugu vardir biraz dikkatli kullanalim diyen sofor sayisi az.

Neyse adamlari bir boslukta gecip giselere yoneldim, artik OGS yi okuturken cebimden cikartabiliyorum.

GISELERDEN SONRA

Hava uful uful esiyor, gunes yukseliyor, kendimi ucar gibi hissediyorum. Ruzgar icimden gecerken derdi/tasayi da alip goturuyor. Ne guzel bir an diye dusunuyorum. Ben bu motora binmeyi gercekten seviyorum ya! Uyuyan uyusun, varsin biraz da tehlikeli olsun, bu heyecan beni ben yapiyor.


Gebzeyi rahatlikla geciyorum, biraz trafik var. Tatile daha dikkatli zamanda cikmak isteyen aileler yolda. Cocuklarin okulu bitti ya herkes mutlu mesut tatile gidiyor. Çocuklar el sallıyorlar. Hızım ortalama 140 kms, bu hızda motor kişiliğini buluyor. İnanılmaz bir keyif anlatamam.

Dilovasindan gecerken trafik biraz yavaslıyor,otomobiller kamyon konvoyunu geçiyor ben bazen soldan, bazen de servis yolundan gecip kontrollü bir sekilde konvoyu geciyorum. Herşey aşinalıkla, Dilova'sından oldum olası korkmuşumdur ama artik buradan geçerken daha az endişe duyuyorum.

Sirasiyla,hendek tuneli sonra korfez derince ve tunelleri gectim. Tunellere girmeden virajlarda asfalti traslamislar, neden boyle yapiyorlar bilmiyorum. Ancak donerken zeminin bu kadar puruzlu olmasi motor icin iyi degil. Hizimi yavaslattim yavaş yavaş sağa emniyet seridine gectim orayi traslamamislar. Yol dar ve virajlı, ayrıca araçlar çok hızlı seyrediyorlar. Sağa geçmek biraz zaman alıyor.

Tünelleri geçtikten sonra sicak bastırıyor, yavas yavas rehavet cokuyor, sabit hizla duz yolda giderken insanin dikkati daha cok kayboluyor. Boyle durumlarda hizi bir sureligine artirip azaltiyorum. Malum dikkati en cok artiran sey stres.


Bu sefer yolda sik molalar vermeyecegim. Gidebilirsem Boluya kadar devam.

Kapışma

Yolda bir beyaz bir mersedes clk ile kapisiyoruz. Ama cok centilmence, beni sikistirmiyor. Virajli ve yokuslu yollarda o beni geciyor duzluklerde ben onu. kapışmada ortalama hizim 120 - 140 civarinda, mersedes bazen 180 kms ye çıkıyor bazen de ben onu 200 kms ile geçiyorum. Kurallarıyla kapışmak zevkliymiş.

PAN WEAVE

Sapanca'nin duzluklerine cikinca internetten okudugum Pan Weave dedikleri seyi test etmeyi dusundum. Arka ust canta (top box) buyuk oldugundan 180 kms nin uzerinde Pan'in bir turbulansa girdigi ve guvenli olmadigi yaziyordu. Bu yuzden Ingiltere'de bir polis olmus ve teskilat Pan'dan vazgecmis.

Duzluge gelince verdim gazi 180 kms de bir sey olmuyor 200 kms de henuz gazi kesmedim 220 kms de bir titreme basladi. Gercekten cok garip on ve arka duzenli rezonansa girer gibi titremeye basladi (shake), aslinda kontrol etmek zor degil ancak bilmeyenin panik yapabilecegi bir durum. Hele bir de ani bir gelisme olursa kontrol cok kolay kaybedilir. Neyse az panik olup hizi kontrollu bir sekilde dusuruyorum.

Sapanca'nın uzun düzlüğünde giderken 2 kere dönerken de 3 kere 200 kms ye çıktım. Hepsinde titreme oldu aslında bu Pan Weave mi yoksa rüzgardan mı kaynaklanıyor anlamak zor ama ön ve arkanın birbirinden ayarı bir şekilde shake olması çok garip. Çözüm basit gazı kesip tekrar 180 kms ye düşüp gaz vermeye başlıyorsunuz motor hemen toparlıyor ama o halde gaz kesip boşta gitmek çok tehlikeli.

Pan European çok güvenli bir motor Pan Weave yüzünden Pan dan vazgeçilmez cunku 180 kms nin uzerinde gitmek zaten hem cok ruzgarli, hem coK dikkat kesilmekten cok yorucu, hem de yollarin % 80 i bu hiz icin uygun degil. Dolayisiyla dunyayi dolassaniz bile 200 kms nin uzerinde motor kullanmak zaten bir cesit delilik ve olume davetiye cikarmak. Bu hiza sadece zevk icin, en uygun yol ve hava kosullarinda kisa sureligine cikilabilir. Yoksa bu hiza cikmak gercekten delilik, hem TR yollarini ve soforlerini dusununceduble delilik, sorumsuzluk.

Pan'la 150 kms de gitmek çok keyifli ama rüzgar yoksa, bir de trafik yoksa. Yolda hem çok rüzgar var hem de trafik, bu yüzden 130 kms ye sabitliyorum. Sıcaktan botlarım ısınıyor, kask da bunaltmaya başladı. Benzin göstergesi Kaynaşlı'ya 8 km kala yanmaya başladı. Daha 40 km yeter gözüküyor ama benzinsiz FSM köprüsünün ortasında kalmayı başarabilmiş birisi olarak risk almıyor TURSAB tesislerine Petrol Ofisine dönüyorum. Adamla konuştum 97 oktan yokmuş, çıkışa ne kadar var dedim 6 km dedi. Ben de tekrar yola devam ettim.

Bolu Dağı otobüs yolculukları ve kışın yaşanan olaylar nedeniyle korkulan bir yer. Tünel açıldıktan sonra trafiği azalmış. Bir çok tesis kapanmış yavaş yavaş döne döne dağı tırmanmaya başlıyorum. Manzara muhteşem, mavi az bulutlu bir gökyüzü, tepede koyu yeşil çam ormanları, arada bir yeşil düzlükler, içine serpiştirilmiş köy evleri. Ne iyi ettim diyorum kendi kendime, bu temiz havayı ciğerlere çekmek bile çok yorgunluğa değiyor.

Az sonra son durağım İsmail'in Yerine geliyorum, görevliler her zamanki gibi ilgili ve güleryüzlü, girişe yakın gölge bir yere parketmeme yardımcı oluyorlar. Uzun yoldan sonra parketmek kolay olmuyor, malum sen yorgunsun, motor 304 kg ufak bir dikkatsizlikte motoru devirmek işten değil. Neyse stop ettim, kaskı ve montu çıkardım, çantaya yerleştirdim. Evden getirdiğim şort ve tişörtü, ayrıca terlikleri aldım uygun bir yerde değiştirdim. Öyle bir terlemişim anlatamam, pantolon ve botlardan buharlar çıkıyor ama şimdi şortu çekip şıpıdı şıpıdı terlikleri giyince keyfim yerine geldi. Eşyaları çantaya koydum, şimdi sıra geldi günün mükafatına. Saat 11 55...

Kahvaltı

Şöyle yola bakan yerden güzel bir cam kenarı seçtim, kahvaltım geldi, keyfime değmeyin... Bal, kaymak, sucuklu yumurta, yoğurt, köy peyniri oooooh. Güzelce kahvaltımı yaptım saat 12 30 a gelmiş. Bu sırada günlük notlarını tutuyorum, yanımdaki masalarda çocuklu aileler, kimi yeni gelip oturuyor, kimi kalkıyor. İnsanlar gülüyor, yan masada bir çocuk zırlıyor. O'na bir gülücük atıyorum, birazcık susup kısa bir süre bekliyor, sonra daha da sesli ağlıyor.

3-5 bardak çaydan sonra serinlemek için güzelce elimi yüzümü yıkıyorum, yayla suyu insanı kendine getiriyor. Sonra tesisin etrafında bir kaç tur yürüyorum, köşede ahşap el işleri satan bir tezgah var. Onları inceliyorum, bana göre şeyler yok. Bir kaç tur attıktan sonra ufak ufak yol hazırlıklarına başlıyorum. Vazifeden sonra alış veriş yapıp motorun yanına iniyorum.

Yol boyunca araba gibi bir çok sinek ön cama yapışmıştı temizlikçi arkadaş camları güzelce silmiş. O'na teşekkür edip, üstümü giymeye gidiyorum. Pantolon, kask ve botlar havalanınca rahatlıkla tekrar giyiyorum. Motorun yanına ufak bir kalabalık toplanmış. Bir tane eski motor teknisyeni orta yaşlı bir abi var. Teknik sorular soruyor, tork'u ne kadar? Motor V mi ? Şaftı DOHC mu vs vs. Bilebildiğim kadarıyla soruları cevaplıyorum. Başlıyor bana motorları anlatmaya. Müsaade isteyip yola koyuluyorum. Saat 13 45. Dağ istikametine 50 mt gittikten sonra sola dönüş var. Güzelce bir dönüş, İsmail'in Yerindekilere bir selam, yola devam.

Kıvrıla kıvrıla dağı indim, gerçekten yol çok zevkli, aşağı indikçe sıcaklık artıyor, gişelerden sonra baktım sıcaklık 33 derece. Kaynaşlı Sapanca arası çok güzel yollardan biri, trafiği çok ama genelde uzun düzlükler. Burada hızımı 150 kms ye sabitleyip Körfez'e kadar devam etmeyi düşünüyorum. Bir kaç yerde daha Pan Weave test ediyorum.

Sıcağa 130 km kadar dayanabildim ileride bir grup motorcuyu geçip Shell tesisine girdim. Gölge bir yere seçtim biraz su içip, motorcularla biraz muhabbet edip tekrar yola koyuldum.

Körfez yolu çok kalabalıktı, sıkışık bir trafikte bir sürü kamyon, minibüs birbirini sollayınca çoğunlukla emniyet şeridinde devam ettim. Rüzgar hala çok.

Ortalama 150 kms hıza alışınca körfez, hendek, dilovası yolu eziyete dönüşüyor. Saat 16 00 gibi gibi eve geliyorum. Allah'tan tam zamanında eve gelmişim 1 saat geç kalsam fırtına başıma kopacakmış.

Tekrar görüşmek üzere

Monday, May 10, 2010

ILK KEZ TEK BASIMA UZUN YOL (Eskişehir)



08.05.2010 Cumartesi saat 11 00 - 11 30

Bugun cumartesi Eskisehire gitmek uzere motorumla saat 10 15 de yola ciktim. Ortalama 120 km hizla sapancaya geldim. Evden buraya tam 100 km su anda saat 11 00.

Motorum Honda ST 1300 Pan European. Su anda 7.000 km de. Ben 4.000 de almistim.

Basta biraz korkuyordum tek basina yola cikmaya sonra bir cesaretle, ve kuzucugumu gorme sevkiyle yola ciktim.



Her zaman yapilacak ise bir misyon eklenir ya, bu keyif olsa bile boyledir. Benim motorla Eskisehire gitme nedenim de kizimi gormek. O, dun annesi ve dedesiyle Eskisehire gitti ben bugun motorla onu gormeye gidiyorum.

Su anda elim ve ayaklarim karincalaniyor. 30 dakika mola verecegim sonra yola devam.

Yolda arabalardan daha hizli oldugumdan bir sorun cikmadi.

Sadece giselerden ciktiktan sonra dikkatle saga gecerken emniyet seridinden bir kamyonun arkasindan bir peugeot 206 cikti adamla bayagi bir yaklastik. Zaten zikzak cizen magandalardan biriymis.


Motoru nerdeyse hiçkimse bir arac olarak gormuyor. Öldürseler, motora binmeseydin diyorlar.

Bir de Gultepe tuneli cok karanlik gunes gozluguyle cok az ayrinti gorebildim.

Hava guzel henuz asiri sicak degil. Yol guzel bakalim hayirlisiyla yavas yavas gidecegim.


Buradan sonra 220 km var. Simdi Shell tesislerinde durdum benzin aldim. Goren hemen ilgi gosteriyor, bu motoru kaca aldin abi? En cok kac hiz yaptin? Vs vs

Simdi keyifle cayimi yudumlayacagim.


Saat 11 40 gibi tekrar yola ciktim hava hafiften isiniyordu yol kivrila kivrila donuyordu burada biraz hiz yapip 200 km/s ye ciktim ancak konforlu degil her sey titremeye basliyor. Muhtemelen on ruzgar camindan da kaynaklaniyor.

Pan limitlerini zorlarsaniz da konforlu bir motor ama en iyi hiz bence 120 - 150 km/s arasi gercekten cok konforlu bir hiz hem arkadan sikistiran olmuyor hem de titremeye baslamiyor.


Bugun hava biraz ruzgarliydi titremenin ruzgarla da ilişkisi var tabii.

Pamukova girisinde Bilecik yoluna baglandim fevkalade sakindi OGS yi cebimden cikarip tekrar cebime koyabildim yoksa OGS yi on cama sikistirabilmek icin her seferinde saga cekmek durumunda kaliyorum.


Bilecik yolu cok keyifli bir yol olmus yesil daglarin arasinda guzel virajlarin oldugu trafigi sakin bir yol. Bir suru fotograflik manzara vardi ancak uzun yol acemisi oldugumdan hepsini kacirdim.


Sapancadan sonra Eskisehire 212 km var. Sapancadaki moladan sonra hic durmadan Eskisehire kadar kullandim. Bozuyukten sonra yol bozuluyor ama yine de fena sayilmaz.

Pamukova Bilecik arasi yeni yol oldugundan yolda cok az puruz var insaatin devam etmesi nedeniyle bazi yerlede yol tek serite dusuyor ancak kisa mesafe oldugundan sorun yok.


Hava sicakti biraz bunaldim mont ve pantolonu ekonomik olsun diye mevsimlik aldim aslinda astarini takinca kislik oluyor, sonucta su ve hava gecirmiyorlar sadece hava veriyor ama almiyor. Bu sebeple cok terliyorsunuz.

Sonucta duzenli ruzgar yemek cok sagliksiz bir sey her tarafiniz agriyor. Bu sebeple sporcu icligi ve balaklava dahil her seyi giydim. Bayagi bir sicakladim. Sapanca ve Pamukova oldukca nemliydi. Neyseki tuneller imdada yetisti insan yeni tunellerde guzel serinliyor.


Eskisehire yaklasinca trafik artti dikkatimi ceken sey herkes benimle yarismaya cikiyor ozellikle luks arabalar.Cekmekoyde kirmizi cabrio bir mazda, otobanda sayisiz mersedes, pamukovada beyaz bir sahin, bozuyukte bir fiat doblo ayrica esya yuklu bir ford transit kamyonet Eskisehirde siyah bir Audi A6 hepsi yaristilar. Hepsine yol vermeye calistim, eger yol bossa basip gectim tabii ki.


Ozellikle ford transit kamyonet cok sasirticiydi adam o yukle yokus asagi 160 kms gidiyordu.Yol biterken insanin sabri tukenir ya ben o hale dusmemek icin cok dikkat ettim.


Cok sukur sag salim saat 13 40 gibi Eskisehire geldim. 3 saatte toplam 314 km yapmisim.Esimin ve evdekilerin hem gelecegimden hem de motorla gelecegimden haberleri yoktu. Olsa kayinvalide ve peder panik yapiyor olabilirlerdi. Kapiyi gunun hediyesi benim cok seker, cok kaymakli cok nazli kizim acinca butun yorgunlugumu unuttum.

Opusup koklasip trt cocuk izleyip biraz bir seyler yedikten sonra Kent Parka gittik. Burada kendimi her seferinde avrupanin guzel parklarindan birindeymisim gibi hissediyorum. Guzel yuruduk ter antremani gibi oldu. Acildigimi hissettim. Yoksa insan yigilsa kalsa yeridir surekli ruzgar yiyince giyinmis olsaniz bile her tarafiniz agriyor.


Aksam mukafat olarak Eskisehirin termal hamamlarindan birine gittik guzelce yikandik inanilmaz yorgundum tum yorgunlugum gitti.


09.05.2010

Pazar gunu saat 10 00 kadar uyudum. Kalkip hep beraber kahvaltı yaptik camdan bakinca havanin hem kapali hem de cok ruzgarli oldugunu gordum.Bizimkiler bir sey demediler ama yine de nasil donecegim konusunda endisliydiler. Annem olmazsa bir yere ceker beklersin dedi.


Neyse saat 11 30 oldugunda ruzgar daha da artti ben de evdekilerin endisesi daha da artmasin diye hemen hazirlanip asagi indim. Kizim dedesi ve dayisi da asagi indi kizimin eline kucuk bir bardak su vermisler babanin arkasindan dok diye. Motoru cikardik, ustumu giyindim ve hemen yola koyuldum, kizim arkamdan suyu doktu ve baybay yapti.


Babam biraz kizmisti ama belli etmiyordu biran once eve gidip onlari aramaliydim aksi gibi cep telefonunun sarzi da bitiyordu.


Eskisehir cikisina kadar sakin ilerledim, sonra Shell in oradan bir grup motosikletli cikti 6-8 kisi civarinda touring motorlari olan bir gruptu. Bir kisi supersportla eslik ediyordu, 2 tane pan european vardi.


Onlarla yol boyu takildim iclerinde 34 plakali olan bir motoru gorunce onlarin da Istanbula gidecegini dusunup sevindim. Biriyle yolda yan yana konusmaya calistik ama gurultuden birbirimizi duyamadik.Bozuyuke kadar birlikte gittik birarara yolda yagmur ciseledi. Kisa bir zaman sonra durdu. Yagmurda surmek sorun olmuyor ama gorus mesafesi kisaliyor ayrica cok dikkatli fren yapiyorsunuz. Bu yuzden sansliyim.

Bozuyukte cevre yolu girisinin 2. Isiklarinda grupla yanyana durmaya calistim ondeki grup kirmiziya aldiris etmeyip beni birakip gittiler. Arkadaki 3 lu ile kirmizida konusma firsati oldu. Domanice gidiyorlarmis.


Sonra gerideki uclu de yesil isik yaninca basip gittiler, Bozuyuk cevre yolu genis olmakla birlikte bence asfalt kalitesi dusuk bir yol. O yolda arkalarindan 150 kms ile yetisemedim dusunun artik muhtemelen o virajlari 200 kms ile aliyorlardi.

Cevre yolundan otobana baglandim nedense bozuyuk cevreyoluna alerjim var. Eskiden cakil dolu asfalt bir yoldu biraz kenardan gitseniz araba kayacak diye endise ediyordum ayrica bir kamyonun arkasindan gitmeyi aklinizin ucundan bile geciremezdiniz. Simdi asfalt dokmusler cakil kalmamis ama bilincaltim o yoldan korkmaya devam ediyor.


Yeni yola baglaninca rahatladim kamyonlar yol arkadasim. Yol kivrilarak ilerliyor asfalt kalitesi yuksek. Burada tek korktugum sey patlamis kamyon lastigi parcalari.

Bazen buyukce bir parcaya denk geliyorsunuz.


Donuste biraz yavas gidip yolun keyfini cikarayim dedim ancak sicak ve nem sebebiyle serinleme icin hizli geldim.


Yolda foto cekmek icin bir kac tane cok guzel manzara var. Tren tunelleri, Mekece koprusu, Mekece golu, yol boyu ekin tarlalari.Sadece bir yerde durabildim sicak basima gectiginden donerken az daha motoru deviriyordum. Ancak ucuz atlattim. Motoru stop ettirmeden bir kac foto cekip yola devam ettim.


Bu sefer basima bir is gelmedi ancak bir yerde yol tek seride dustu onde yavas bir kamyon var arkasinda konvoy bunlari geceyim derken az daha bir minibuse burun buruna gelecektim. O kadar da yolu kontrol ettim guya tam sola gececekken son saniyede gelen minibusu gorup kendi seridimde kaldim, Allah korudu.


Bir yerde de sabirsizlik gosterip yine tek serit bir yolda tum ahaliyi sollamisken yol birden saga kendi tarafina dondu ben en disarida kaldim. Yol saga kendi kismina geciyor ben diger tarafta solda kaliyorum. Bunu da ucu atlattik.Bir de bir kac asfalt kiriliminda dengemi saglamak kolay olmadi. Iki yolu birlestirmisler bir yol digerinden 3-4 cm daha yuksekte. Yuksek hizda bunlar bile mesele oluyor.


Ilk molami Ismailin Yeri'nde verdim tam ogle vaktiydi ustumu cikardim, elimi yüzümü yıkadım o kadar iyi geldi ki, cizmenin icinde ayaklarim haslanmis.

Namazdan sonra bir meyve suyu kan sekeri icin, 2 kucuk su tansiyon icin, 2 cay keyif icin ictim kendime geldim. Bu sirada motorun on camina yapisan sinek olulerini gorevli yikayip sildi. Klasik sorusunu da sordu abi bu motor 30 bin TL var degil mi?


Caylardan sonra tekrar yola koyuldum, hava acaip nemli sirtim hemen sirilsiklam oldu. Giderken farkettim benzin bitmis 1 km ilerideki Shell den benzin aldim sonra hic durmadan yola devam ettim.


Yol fevkalade keyifli 140 kms ortalamayla hep en sol seritte onunuz hic tikanmadan, tunellere kadar geliyorsunuz.


Sapancada ruzgar siddetlendi hizimi da 160 - 180 kms arasinda ayarladim cunku Ankara Istanbul otobaninda trafik kontrolu olmadigindan herkes basiyor.

O ruzgarda bile Pan bana misin demedi, masallah cok dengeli alet agirligi 304 kg, o hizla yola yapisiyor ruzgar motoru degil ama beni rahatsiz etti, ancak zaten tunellere kadar hizli gidebilirdim, tunellerde yol iki serite dusuyor ve trafik tikaniyor.


Sapancayi hizli gecince sirasiyla Gultepe, Korutepe tunelleri, sonra korfez, derince, dilovasi buralari dikkatlice ve orta seritte ve daha dusuk suratle ortalama 120 kms ile gectim. En sol seritte sikilan araclar surekli selektor yapiyor hem de beni aractan saymadiklarindan dibime kadar giriyorlar.


Korfezden gecerken kendinizi bilgisayar oyununda gibi hissediyorsunuz hani sol taraf ucurum ve deniz sagda daglar var bir de Nuh Cimentonun dev binasi ayni oyunlardaki yapilara.Ruzgar hizini yol boyunca kesmedi ben de eve biran once varma hevesiyle gazi kesmedim.


Dilovasindan oldum olasi korkmusumdur bence Korfez - Dilovasi arasini yeniden yapmalilar. Dilovasi fizik kanunlarina aykiri bir yol, hem cok kivrimli hem sola ve saga egik, hem de inip cikiyor. Yogun trafikte hizli giderken birden insan limitini zorlayan bir dikkatle o yolu geciyorsunuz.


Kimyasal fabrikalarinin pis havasi, carpik sehirlesme, dev bacalar, burasi artik Turkiyenin en onemli otobaninin guzergahindan cikmali.

Neyse bir ayetel kursi esliginde dilovasinin yokusunu cikip icimden bir oh cekiyorum, sol seritte yine bir suru sabirsiz, dikkatsiz adam.

Gebzeye gelince ruzgar daha da siddetlendi artik yuksek hizda titretiyor ben yine de 180 kms ortalam ile en sol seritte gidiyorum. Duz yolda benimle ancak bir motor yarisabilir.


Istanbul girisinde solda viaportu goruyorum Ankara yonunde viaport yolun altinda kaliyordu Istanbul yonunde bizim tarafin daha alcak oldugunu farkettim sasirdim.

Yol beni fazla yormadi giselerden once durup OGS yi yerlestirdim, pamukova girisinde okutmadigimdan en yuksek ucreti aldi, hayiflandim. Su alet montun cebinden de okusaya?


Giselerden sonra Dudullu sapagindan eve kivrildim. Yuksek hizdan sonra sehir trafiginin hizina ayak uydurmak bir garip geliyor. Trafikte dolmus ya da belediye otobusleri, sizi dikkate almayan otomobiller ve yayalarla ugrasmak bana gore degil, ben uzun yolun adamiyim. Aninda sinirleriniz tepenize cikiyor.


Eve gelince sukrettim, guvenlik guleryuzle kapiyi acti. Evin onune parkettim. Fazlaca sikismisim ancak yolda farketmedim heyecandan olacak. Herseyi cantalara tepistirip aceleyle eve ciktim. Saat 15 00, molalar dahil 3,5 saatte gelmisim. Hemen Eskisehiri aradim haber verdim.


2 gunde toplam 625 km yol yaptim. Aksama dogru bir isim dolayisiyla Viaporta gitmek icin tekrar asagi indim, motoru ters egimli bir yere birakmisim ugrastim cikaramadim, gucum kalmamis, ayrica bunu bir isaret olarak algiladim. Arabayla devam ettim. Eee ne demisler horoz olmus gozu coplukte kalmis. Bizdeki motor aski boyle bir sey.


Dostlar bir dahaki yol macerasinda gorusmek uzere...

Savas